| Hırsız Gildon,ve ilk macerası |
Yazar
Mesaj
ghent
Oyuncu
Oyuncu
Konu: Hırsız Gildon,ve ilk macerası
Hırsız Gildon
Akademi yeni bitmişti. Tüm akranları,geleceğin "kahramanları" olmak için deliler gibi,gece gündüz çalışmış,kimi genç fakat cesur savaşçı,kimisi yaşlı rakiplerine taş çıkaracak büyücü, kimi hayvanlardan ordu kuracak kadar yetenekli hayvan terbiyecisi, kimi efsaneleşecek zırhlar,kılıçlar dövecek demirci,kimi de Sosaria'nın modasını değiştirecek terzi olmuştu. Hepsi de hayatlarının büyük bölümünü çalışarak geçirmiş,emeklerinin karşılıklarını almıştı.
Gildon ise bütün günü büyü çalışıyormuş gibi görünerek geçirir,geceleri ise herkes uyurken öğrenci arkadaşlarının ve eğitmenlerinin eşyalarını çalardı. Aslında kimsede olmayan gizlenme yeteneğine sahipti. Fakat akademide bu yetenek hiçbir işe yaramazdı. Sabah uyandıklarında çoğu çalınan eşyaların farkında olmazlardı. Sessizce,görünmeden bütün akademiyi gecenin karanlığında dolaşırdı Gildon.
Yarım yamalak büyüleri ile elbetteki en kötü dereceyle bitirdi akademiyi . Çıktığında ise yep yeni bir hayat vardı karşısında. Akademide doğmuştu,ve ilk kez buranın dışına çıkıyordu..
Birkaç gün ne yapacağını düşünüp Britanya'nın ucuz hanlarından birinde konakladı. Tabiki bedava. Çünkü ödediği tüm parayı,han'dan çıkacağı gün çalmıştı. Elbetteki yalnızca verdiği parayı değil,han'da değerli gördüğü herşeyi de çantasına tıkmıştı.. Britanya muhafızları olayı haber alıp onu aramaya koydulduklarında,o çoktan tüymüş,bilmediği bu topraklar üzerinde kuzeye doğru kaçmıştı..
Bu toprakları hiç bilmiyordu. Yol boyunca konuşacak bir tek insan bile görmemiş,vahşi hayvanlar ve tehlikeli yaratıklardan sahip olduğu tek yetenek gizlenme ile sakınmıştı.. Britanya'ya dönemezdi. En azından şimdilik. Dağlar,tepeler geçti...
Bir gece iyice yorgun düştü..Yürüdüğü dar vadiden bir an önce çıkıp bir ağaç altı bulmak ve geceyi orada geçirmek istiyordu. Bu dar vadi ona korku veriyordu. Birkaç saatlik yürüyüşten sonra nihayet bir ovaya varabildi. İlerde bir ateş gördü. Belli ki birileri burada kamp yapıyordu.. Isınacak olmanın verdiği ümitle ateşin göründüğü yere doğru yönelmeye başladı. Birkaç dakika sonra korkunç bir hata yaptığının farkına vardı.. Ateşin etrafında bir sürü troll , yakaladıkları kurbanları kızartıp eğleniyordu.. Soğuk kanlıklık ile geri dönmeye başladı,fakat geldiği yönden ona doğru gelen bir troll devriyesi olduğunu fark etti.. Etrafına bakınıp uzaklaşmaya çalıştı.. İleride gördüğü ilk mağraya girdi.
Mağraya girer girmez onu iki merdiven karşıladı. Biri yukarıya doğru,diğeri aşağıya iniyordu.. Dışarı çıkıp trollere yem olmaktansa,geceyi mağranın derinliklerinde geçirmeyi yeğeledi. Aşağı doğru inmeye başladı..
İlerledikçe buranın daha da korkunç bir yer olduğunu fark etti. Her yerde Ettin'ler, toprak golem'leri kol geziyordu.. Ancak her yerde sandık dolusu hazine de vardı.. Gizlene gizlene yaratıkların arasında ilerleyip sandıkları arıyor,yemek veya değerli eşya var mı diye kontrol ediyordu Gildon....
Saatler geçmiş,en azından yiyecek birşeyler bulabilmişti. Fakat işin kötüsü mağra öyle karışıktı ki,Gildon kaybolmuştu.. Birkaç merdiven daha inmiş,en azından yaratıklardan kurtulmuş,boş bir koridorda ilerliyordu.. Artık uyumak istiyordu,bu yüzden gizli kalabileceği bir köşe aranıyordu..
Bulup tam uykuya dalacaktı ki,derinden bir yerden tuhaf sesler geliyordu..sanki savaş çıkmış gibiydi! Önce umursamadan uyumaya çalıştı,fakat duyduğu seslerden uyuyamadı.. Merakı uykusunu yenmiş,gidip ne oluyor diye bakmaya karar vermişti.
Sesin geldiği yöne doğru epeyce ilerledi.. Gizli gizli iyice diplere doğru gelmişti..Sonunda seslerin kaynağını bulabildi. Bir gurup büyücü,daha önce hiç duymadığı büyüleri ardı ardına bir ordu dolusu yaratığa saydırıyordu... Güruh halinde gelen yaratıklara karşı büyücüler enerji girdapları ile karşılık veriyor,kimisi değişik kelimelerle dönen bıçaklar çıkarıyordu.. Birkaçı daha önce aşina olduğu "In Vas Mani" gibi iyileştirici büyüler atıyor,bazısı da çıkardığı kılıçla can çekişen yaratıkları susturuyordu.
Bu olay saatler sürdü,Gildon yerinden kıpırdamadan olacakları izliyordu..artık sıkılmaya başlamış,bu işin bir yere varmayacağını düşünmeye koyulmuştu ki,bir sesduydu! "Sizi öldürmekten zevk alacağım" diyordu biri.. Garip,bu kişi hiç de korkutucu birine benzemiyordu,üstelik kafasında bir şaklaban şapkası takıyordu.. Güruh halinde gelen yaratıklar artık tek tük kalmıştı,bu yüzden büyücüler onları umursamadan bu değişik kişiye saldırdılar.. Baracoon olmalıydı adı,biri öyle seslenmişti.."Geberteceğiz seni!"
Gildon bu şaklaban da neyin nesi böyle diye düşünürken,Baracoon üstüne gelen savaşıya dokunduğu gibi savaşçı bir fare'ye dönüşmüştü..Dehşete kapıldı Gildon! Büyücüler Baracoon'un yürüdüğü yola ateşten duvarlar örüyor,etrafını enerji girdapları ile sarıyor,ve durmadan büyüler atıyorlardı..
Dakikalarca süren savaş sonunda Baracoon öldürülmüştü. Bütün salon bir anda altınla dolmuş,Gildon şaşkınlıktan küçük dilini yutacak hale gelmişti.. bir anda tüm oda nasıl altınla dolabilmişti? Bu bir büyü müydü??
Gildon elini önünde duran altınlara doğru uzatıp,gerçek olup olmadıklarına baktı. Evet gerçekti , her bir tanesi gerçekti! hiç vakit kaybetmeden toplamaya başladı Gildon.. Bu sırada büyücüler,ellerinde garip kitabeler tutuyorlardı.. Bembeyaz tabletler parlıyor,büyücüler garip şeyler söyleyip tabletin üzerinde her ne yazıyorsa bunları okuyorlardı... Mağranın tavanından ışıklar yağıyor,ve büyücülerin üzerlerine birer hüzme olarak iniyordu.. Gildon bu fırsattan istifade toplayabildiği kadar altın toplamaya çalıştı.. Artık çantası ve cepleri almayacak vaziyette idi.. Bu sefer uyumak için kullandığı gizli deliğe gidip paraları depoladı,ve dahası için geri döndü.. Döndüğünde yanlarında minik hizmetçiler olan büyücüler de paraları topluyorlardı.. Gildon daha da yaklaştı büyücülere,ele geçirebildiği her zerreyi almalıydı..
Büyücülerden biri ,onu fark etmişçesine ona dogru gelmeye başladı. Gildon hemen gizlenip,nefes dahi almamaya çalıyordu.. Elleri,cepleri,çantası,her yeri altın dolmuştu.Dökmemeye çalışıp gizlenmek oldukça güçtü..Ve kıpırdıyamıyordu.. Büyücü bağırarak "Wis Quas" dedi... Gildon bunun gizlenmiş kişileri ortaya çıkaran büyü oldugunu biliyordu,ancak artık yapacak birşey yoktu.. Yakalanacaktı! Gözlerini kapadı, ve büyücünün "Corp Por" dediğini duydu.. Kalbi yerinden çıkacaktı..
Korkunç bir sesten sonra,Gözlerini açtı,büyücü arkadaşlarının yanına doğru dönüyordu.. Gildon anlam veremedi,halen gizlendiği yerdeydi...Tam adım atacakken yanındaki cesedi gördü! Başka bir hırsız olmalıydı... Derhal ordan uzaklaşmalıydı,fakat üstündeki bunca altınla hareket dahi edemiyordu...
Büyücülerin gitmesini saatlerce bekledi.. Büyücüler büyülü kapılar açıp,kocaman böceker getirmişlerdi,ve tüm ganimeti onlara doldurup sonunda yok olmuşlardı.. Gildon büyücülerden birinin yere attıgı çuvalı gördü.. Altınları yere bırakıp çuvalı aldı.. Bütün altınları çuvala doldurdu,fakat sırtına alıp götürmesi çok zordu. Sürükleyerek,dakikalar sonra daha önce depoladığı altınları da çuvala ekledi.. Oturup bütün ganimeti saydı... Bu saatler sürmüştü. Tam tamına 93.753 altını olmuştu. Zengin olmanın verdiği heyecanla ,buradan bir an önce çıkması gerektiğini biliyordu.. Fakat bu hiç de kolay olmayacaktı.. Gelirken gördüğü onlarca ettin,toprak golem'i çıkış yolu boyunca kol geziyorlardı..
Saatlerce sürükledi çuvalı,ve sonunda gizlene gizlene,ağır ağır çıkışa ulaştı.
Buradan Britanya'ya gitmesi imkansızdı,çuvalı sürükleyerek götürmeye çalışmak aylar alabilirdi. Tanrılara dua etmekten başka şansı yoktu.. Diz çöküp dua etmeye başladı,dışarısı hem soğuk ,hem de her yer troll kaynıyordu.. Açık alanda gizlenmek de çok zor olacaktı.. Dua etti,etti,etti... Uyuyakaldı..
Gözlerini açtığında Britanya'nın arka sokaklarından birinde buldu kendini.. Şaşkın şaşkın etrafına bakındı..Geceydi hala. Sokaklar ıssız,hava buz gibiydi.. Üşümüştü,yeni hissetti..Bir an dehşetle etrafına baktı,çuvalı aradı. Çuval da burda idi. Çil çil altın doluydu hala. Nasıl oldu anlam veremedi,ancak her nasılsa Britanya'ya gelmişti. Belli ki bu tanrıların işiydi,şükranlarını sunup,dua edip,yine başladı çuvalı sürüklemeye...
Ve sonunda Britanya bankasına ulaştı.Sabaha dek banklardan birinde , sımsıkı tuttugu çuvalı ile uyudu. Sabah bankaya başvurdu. Bankacı onu tanımamıştı,ve ona bir kasa tahsis etti. Bütün altınları doldurup,başka bir yolculuğa doğru yola çıktı...
-------------- SON --------------
Hikaye gerçektir ;) Son kısımda anlattıgım dua olayı da Stuck :D Umarım keyifle okumuşsunuzdur,aklıma geldi yazayım dedim sıkıntıdan..
Akademi yeni bitmişti. Tüm akranları,geleceğin "kahramanları" olmak için deliler gibi,gece gündüz çalışmış,kimi genç fakat cesur savaşçı,kimisi yaşlı rakiplerine taş çıkaracak büyücü, kimi hayvanlardan ordu kuracak kadar yetenekli hayvan terbiyecisi, kimi efsaneleşecek zırhlar,kılıçlar dövecek demirci,kimi de Sosaria'nın modasını değiştirecek terzi olmuştu. Hepsi de hayatlarının büyük bölümünü çalışarak geçirmiş,emeklerinin karşılıklarını almıştı.
Gildon ise bütün günü büyü çalışıyormuş gibi görünerek geçirir,geceleri ise herkes uyurken öğrenci arkadaşlarının ve eğitmenlerinin eşyalarını çalardı. Aslında kimsede olmayan gizlenme yeteneğine sahipti. Fakat akademide bu yetenek hiçbir işe yaramazdı. Sabah uyandıklarında çoğu çalınan eşyaların farkında olmazlardı. Sessizce,görünmeden bütün akademiyi gecenin karanlığında dolaşırdı Gildon.
Yarım yamalak büyüleri ile elbetteki en kötü dereceyle bitirdi akademiyi . Çıktığında ise yep yeni bir hayat vardı karşısında. Akademide doğmuştu,ve ilk kez buranın dışına çıkıyordu..
Birkaç gün ne yapacağını düşünüp Britanya'nın ucuz hanlarından birinde konakladı. Tabiki bedava. Çünkü ödediği tüm parayı,han'dan çıkacağı gün çalmıştı. Elbetteki yalnızca verdiği parayı değil,han'da değerli gördüğü herşeyi de çantasına tıkmıştı.. Britanya muhafızları olayı haber alıp onu aramaya koydulduklarında,o çoktan tüymüş,bilmediği bu topraklar üzerinde kuzeye doğru kaçmıştı..
Bu toprakları hiç bilmiyordu. Yol boyunca konuşacak bir tek insan bile görmemiş,vahşi hayvanlar ve tehlikeli yaratıklardan sahip olduğu tek yetenek gizlenme ile sakınmıştı.. Britanya'ya dönemezdi. En azından şimdilik. Dağlar,tepeler geçti...
Bir gece iyice yorgun düştü..Yürüdüğü dar vadiden bir an önce çıkıp bir ağaç altı bulmak ve geceyi orada geçirmek istiyordu. Bu dar vadi ona korku veriyordu. Birkaç saatlik yürüyüşten sonra nihayet bir ovaya varabildi. İlerde bir ateş gördü. Belli ki birileri burada kamp yapıyordu.. Isınacak olmanın verdiği ümitle ateşin göründüğü yere doğru yönelmeye başladı. Birkaç dakika sonra korkunç bir hata yaptığının farkına vardı.. Ateşin etrafında bir sürü troll , yakaladıkları kurbanları kızartıp eğleniyordu.. Soğuk kanlıklık ile geri dönmeye başladı,fakat geldiği yönden ona doğru gelen bir troll devriyesi olduğunu fark etti.. Etrafına bakınıp uzaklaşmaya çalıştı.. İleride gördüğü ilk mağraya girdi.
Mağraya girer girmez onu iki merdiven karşıladı. Biri yukarıya doğru,diğeri aşağıya iniyordu.. Dışarı çıkıp trollere yem olmaktansa,geceyi mağranın derinliklerinde geçirmeyi yeğeledi. Aşağı doğru inmeye başladı..
İlerledikçe buranın daha da korkunç bir yer olduğunu fark etti. Her yerde Ettin'ler, toprak golem'leri kol geziyordu.. Ancak her yerde sandık dolusu hazine de vardı.. Gizlene gizlene yaratıkların arasında ilerleyip sandıkları arıyor,yemek veya değerli eşya var mı diye kontrol ediyordu Gildon....
Saatler geçmiş,en azından yiyecek birşeyler bulabilmişti. Fakat işin kötüsü mağra öyle karışıktı ki,Gildon kaybolmuştu.. Birkaç merdiven daha inmiş,en azından yaratıklardan kurtulmuş,boş bir koridorda ilerliyordu.. Artık uyumak istiyordu,bu yüzden gizli kalabileceği bir köşe aranıyordu..
Bulup tam uykuya dalacaktı ki,derinden bir yerden tuhaf sesler geliyordu..sanki savaş çıkmış gibiydi! Önce umursamadan uyumaya çalıştı,fakat duyduğu seslerden uyuyamadı.. Merakı uykusunu yenmiş,gidip ne oluyor diye bakmaya karar vermişti.
Sesin geldiği yöne doğru epeyce ilerledi.. Gizli gizli iyice diplere doğru gelmişti..Sonunda seslerin kaynağını bulabildi. Bir gurup büyücü,daha önce hiç duymadığı büyüleri ardı ardına bir ordu dolusu yaratığa saydırıyordu... Güruh halinde gelen yaratıklara karşı büyücüler enerji girdapları ile karşılık veriyor,kimisi değişik kelimelerle dönen bıçaklar çıkarıyordu.. Birkaçı daha önce aşina olduğu "In Vas Mani" gibi iyileştirici büyüler atıyor,bazısı da çıkardığı kılıçla can çekişen yaratıkları susturuyordu.
Bu olay saatler sürdü,Gildon yerinden kıpırdamadan olacakları izliyordu..artık sıkılmaya başlamış,bu işin bir yere varmayacağını düşünmeye koyulmuştu ki,bir sesduydu! "Sizi öldürmekten zevk alacağım" diyordu biri.. Garip,bu kişi hiç de korkutucu birine benzemiyordu,üstelik kafasında bir şaklaban şapkası takıyordu.. Güruh halinde gelen yaratıklar artık tek tük kalmıştı,bu yüzden büyücüler onları umursamadan bu değişik kişiye saldırdılar.. Baracoon olmalıydı adı,biri öyle seslenmişti.."Geberteceğiz seni!"
Gildon bu şaklaban da neyin nesi böyle diye düşünürken,Baracoon üstüne gelen savaşıya dokunduğu gibi savaşçı bir fare'ye dönüşmüştü..Dehşete kapıldı Gildon! Büyücüler Baracoon'un yürüdüğü yola ateşten duvarlar örüyor,etrafını enerji girdapları ile sarıyor,ve durmadan büyüler atıyorlardı..
Dakikalarca süren savaş sonunda Baracoon öldürülmüştü. Bütün salon bir anda altınla dolmuş,Gildon şaşkınlıktan küçük dilini yutacak hale gelmişti.. bir anda tüm oda nasıl altınla dolabilmişti? Bu bir büyü müydü??
Gildon elini önünde duran altınlara doğru uzatıp,gerçek olup olmadıklarına baktı. Evet gerçekti , her bir tanesi gerçekti! hiç vakit kaybetmeden toplamaya başladı Gildon.. Bu sırada büyücüler,ellerinde garip kitabeler tutuyorlardı.. Bembeyaz tabletler parlıyor,büyücüler garip şeyler söyleyip tabletin üzerinde her ne yazıyorsa bunları okuyorlardı... Mağranın tavanından ışıklar yağıyor,ve büyücülerin üzerlerine birer hüzme olarak iniyordu.. Gildon bu fırsattan istifade toplayabildiği kadar altın toplamaya çalıştı.. Artık çantası ve cepleri almayacak vaziyette idi.. Bu sefer uyumak için kullandığı gizli deliğe gidip paraları depoladı,ve dahası için geri döndü.. Döndüğünde yanlarında minik hizmetçiler olan büyücüler de paraları topluyorlardı.. Gildon daha da yaklaştı büyücülere,ele geçirebildiği her zerreyi almalıydı..
Büyücülerden biri ,onu fark etmişçesine ona dogru gelmeye başladı. Gildon hemen gizlenip,nefes dahi almamaya çalıyordu.. Elleri,cepleri,çantası,her yeri altın dolmuştu.Dökmemeye çalışıp gizlenmek oldukça güçtü..Ve kıpırdıyamıyordu.. Büyücü bağırarak "Wis Quas" dedi... Gildon bunun gizlenmiş kişileri ortaya çıkaran büyü oldugunu biliyordu,ancak artık yapacak birşey yoktu.. Yakalanacaktı! Gözlerini kapadı, ve büyücünün "Corp Por" dediğini duydu.. Kalbi yerinden çıkacaktı..
Korkunç bir sesten sonra,Gözlerini açtı,büyücü arkadaşlarının yanına doğru dönüyordu.. Gildon anlam veremedi,halen gizlendiği yerdeydi...Tam adım atacakken yanındaki cesedi gördü! Başka bir hırsız olmalıydı... Derhal ordan uzaklaşmalıydı,fakat üstündeki bunca altınla hareket dahi edemiyordu...
Büyücülerin gitmesini saatlerce bekledi.. Büyücüler büyülü kapılar açıp,kocaman böceker getirmişlerdi,ve tüm ganimeti onlara doldurup sonunda yok olmuşlardı.. Gildon büyücülerden birinin yere attıgı çuvalı gördü.. Altınları yere bırakıp çuvalı aldı.. Bütün altınları çuvala doldurdu,fakat sırtına alıp götürmesi çok zordu. Sürükleyerek,dakikalar sonra daha önce depoladığı altınları da çuvala ekledi.. Oturup bütün ganimeti saydı... Bu saatler sürmüştü. Tam tamına 93.753 altını olmuştu. Zengin olmanın verdiği heyecanla ,buradan bir an önce çıkması gerektiğini biliyordu.. Fakat bu hiç de kolay olmayacaktı.. Gelirken gördüğü onlarca ettin,toprak golem'i çıkış yolu boyunca kol geziyorlardı..
Saatlerce sürükledi çuvalı,ve sonunda gizlene gizlene,ağır ağır çıkışa ulaştı.
Buradan Britanya'ya gitmesi imkansızdı,çuvalı sürükleyerek götürmeye çalışmak aylar alabilirdi. Tanrılara dua etmekten başka şansı yoktu.. Diz çöküp dua etmeye başladı,dışarısı hem soğuk ,hem de her yer troll kaynıyordu.. Açık alanda gizlenmek de çok zor olacaktı.. Dua etti,etti,etti... Uyuyakaldı..
Gözlerini açtığında Britanya'nın arka sokaklarından birinde buldu kendini.. Şaşkın şaşkın etrafına bakındı..Geceydi hala. Sokaklar ıssız,hava buz gibiydi.. Üşümüştü,yeni hissetti..Bir an dehşetle etrafına baktı,çuvalı aradı. Çuval da burda idi. Çil çil altın doluydu hala. Nasıl oldu anlam veremedi,ancak her nasılsa Britanya'ya gelmişti. Belli ki bu tanrıların işiydi,şükranlarını sunup,dua edip,yine başladı çuvalı sürüklemeye...
Ve sonunda Britanya bankasına ulaştı.Sabaha dek banklardan birinde , sımsıkı tuttugu çuvalı ile uyudu. Sabah bankaya başvurdu. Bankacı onu tanımamıştı,ve ona bir kasa tahsis etti. Bütün altınları doldurup,başka bir yolculuğa doğru yola çıktı...
-------------- SON --------------
Hikaye gerçektir ;) Son kısımda anlattıgım dua olayı da Stuck :D Umarım keyifle okumuşsunuzdur,aklıma geldi yazayım dedim sıkıntıdan..
31 Oca 2012 20:15
kabraxis
Usta
Usta
Konu: Yanıt: Hırsız Gildon,ve ilk macerası
güzelmiş cok keyifle okudum.
31 Oca 2012 21:05
nightblue
Oyuncu
Oyuncu
Konu: Yanıt: Hırsız Gildon,ve ilk macerası 
02 Şub 2012 17:16
Nom
Uzman
Uzman
Konu: Yanıt: Hırsız Gildon,ve ilk macerası
Güzel.
03 Şub 2012 8:28
Remmirath34
Uzman
Uzman
Konu: Yanıt: Hırsız Gildon,ve ilk macerası
Eğlenceli ve anlatımın hoş. Hikayelerinin devamını bekliyorum.
06 Şub 2012 11:44
Arwen Awatar
Oyuncu
Oyuncu
Konu: Yanıt: Hırsız Gildon,ve ilk macerası
eğlenceli ...
15 Şub 2012 11:32
Scallywag
Oyuncu
Oyuncu
Konu: Yanıt: Hırsız Gildon,ve ilk macerası
up
19 Şub 2012 16:16
  |
|
| 1. sayfa (Toplam 1 sayfa) [ 8 mesaj ] |
| Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız |