Katharsis |
Yazar
Mesaj
Doğduğu günden beri , içine itildiği , hayatının büyük bir kısmını tozlu yollarına adadığı şehre atının üzerinde keyifle baktı.
Sanki her metrekaresinde yüzlerce anı , sanki her metrekaresinde yüzlerce dostunun O'na bakıp gülümseyen simaları gözlerinin önüne geliyordu. Yavaşça durduru atını , yıllardan beri ona 'Alastis' diye sesleniyordu. Alastis boynundan çekildiğini hemen fark ederek duraksadı ve sahibinin üzerinden inmesine olanak sağlayacak şekilde geriye doğru bir hamle yaptı.
Minoc'un biraz doğusunda köhne bir evin önünde idiler. Burası bütün dertlerinden arındığı ve kendini çevresindeki yabani hayatın içerisinde 'rahat ve güvenli' hissettiği Sosaria üzerindeki yegane yer idi.
Kapıyı yavaşça araladı , pencereden içeri süzülen günün ilk ışıkları ile birlikte , odanın O'na daima muhteşem gelen kokusunu içerisine çekti , her zamanki gibi doya doya koklayamadığını fark etti çok sevdiği evini.
Üzerindekileri çıkarmak için tek eli ile sırtına doğru bir hamle yaptı , güçlük ile kalkanının ve kavradığı yerler artık 'sanki bu şekilde yontulmuşçasına' elinin kıvrımlarının taşıyan gürzünü masasının sol yanına bıraktı.
Bir veya iki dakika kadar içinden 'dışarı çıkıp onları görmeli ve onlara son bir kez sarılmalıyım diye geçirdi' fakat vücudu sanki O'na burda kalmasını ve ancak burda kalabileceğini söyler gibi idi.
Evin her tarafını kaplayan tütün kokusunun ne kadar hoşuna gittiğini , böyle küçük ayrıntıların aslında hayatına ne kadar büyük anlamlar kattığını düşünürken , sol tarafına ; saatlerdir olduğu gibi , insanı cehenneme itercesine bir acının yeniden hakim olduğunu fark etti.
Dünyanın en yavaş insanına bile komik gelebilecek bir hız ile , masasına ve 'hep zor günler için saklıyorum ' dediği likörüne uzanabildi , sırtının göremediği kısmına , omuz hizasından bir miktar boşalttı , bir miktarını da 'eh.. işte zor gün' düşüncesi ruhunu sarmış bir şekilde ağzına boca etti.
Kafasını kaldırıp kuzeydeki köhne penceresinden o büyük ve görkemli yapıyo son bir gayret içerisinde baktı ve hatta şişesini de o yöne kaldırıp 'dostlarıma' diyebildi.
Sol tarafındaki ok parçasını yavaşça göz hizasına yaklaştırmaya çalıştı , ucu kırılmış fakat yaklaşık yarısı hala vücudu içerisinde idi. Sırtını kapıya yavaşça yaklaştırdı , okun dışarda kalan kısmını kapı ile duvar arasına sıkıştırmaya çalışarak kendini öne doğru itekledi.
Dizlerinin üzerine düştü , daha sonra hissedemediği dizlerinin üzerinden yüzünün üzerine. Elleri ile yüzünü korumaya çalıştı ise de vücudunun hiç bir fonksiyonunu artık kendinin yönetmediğini fark etti.
Odasındaki tütün kokusunu ve ağzındaki likörün nahoş tadını son bir kez daha harman etti düşüncelerinde .
Ve gülümsedi.
Sanki her metrekaresinde yüzlerce anı , sanki her metrekaresinde yüzlerce dostunun O'na bakıp gülümseyen simaları gözlerinin önüne geliyordu. Yavaşça durduru atını , yıllardan beri ona 'Alastis' diye sesleniyordu. Alastis boynundan çekildiğini hemen fark ederek duraksadı ve sahibinin üzerinden inmesine olanak sağlayacak şekilde geriye doğru bir hamle yaptı.
Minoc'un biraz doğusunda köhne bir evin önünde idiler. Burası bütün dertlerinden arındığı ve kendini çevresindeki yabani hayatın içerisinde 'rahat ve güvenli' hissettiği Sosaria üzerindeki yegane yer idi.
Kapıyı yavaşça araladı , pencereden içeri süzülen günün ilk ışıkları ile birlikte , odanın O'na daima muhteşem gelen kokusunu içerisine çekti , her zamanki gibi doya doya koklayamadığını fark etti çok sevdiği evini.
Üzerindekileri çıkarmak için tek eli ile sırtına doğru bir hamle yaptı , güçlük ile kalkanının ve kavradığı yerler artık 'sanki bu şekilde yontulmuşçasına' elinin kıvrımlarının taşıyan gürzünü masasının sol yanına bıraktı.
Bir veya iki dakika kadar içinden 'dışarı çıkıp onları görmeli ve onlara son bir kez sarılmalıyım diye geçirdi' fakat vücudu sanki O'na burda kalmasını ve ancak burda kalabileceğini söyler gibi idi.
Evin her tarafını kaplayan tütün kokusunun ne kadar hoşuna gittiğini , böyle küçük ayrıntıların aslında hayatına ne kadar büyük anlamlar kattığını düşünürken , sol tarafına ; saatlerdir olduğu gibi , insanı cehenneme itercesine bir acının yeniden hakim olduğunu fark etti.
Dünyanın en yavaş insanına bile komik gelebilecek bir hız ile , masasına ve 'hep zor günler için saklıyorum ' dediği likörüne uzanabildi , sırtının göremediği kısmına , omuz hizasından bir miktar boşalttı , bir miktarını da 'eh.. işte zor gün' düşüncesi ruhunu sarmış bir şekilde ağzına boca etti.
Kafasını kaldırıp kuzeydeki köhne penceresinden o büyük ve görkemli yapıyo son bir gayret içerisinde baktı ve hatta şişesini de o yöne kaldırıp 'dostlarıma' diyebildi.
Sol tarafındaki ok parçasını yavaşça göz hizasına yaklaştırmaya çalıştı , ucu kırılmış fakat yaklaşık yarısı hala vücudu içerisinde idi. Sırtını kapıya yavaşça yaklaştırdı , okun dışarda kalan kısmını kapı ile duvar arasına sıkıştırmaya çalışarak kendini öne doğru itekledi.
Dizlerinin üzerine düştü , daha sonra hissedemediği dizlerinin üzerinden yüzünün üzerine. Elleri ile yüzünü korumaya çalıştı ise de vücudunun hiç bir fonksiyonunu artık kendinin yönetmediğini fark etti.
Odasındaki tütün kokusunu ve ağzındaki likörün nahoş tadını son bir kez daha harman etti düşüncelerinde .
Ve gülümsedi.
1. sayfa (Toplam 1 sayfa) [ 5 mesaj ] |
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız |