Chronicles Of Necromancers / E1 - Cursed Queen / Part III
Ultima Online Forum -> Role Play
 
Yazar
Mesaj
Khazaddum
Uzman



Yaş: 40
Kayıt: 22 Tem 2010
Mesajlar: 160
Cinsiyet: Erkek
Nerden: Beleriand

Durumu: Çevrimdışı

Khazaddum
Uzman
Chronicles Of Necromancers / E1 - Cursed Queen / Part III Konu: Chronicles Of Necromancers / E1 - Cursed Queen / Part III
Alıntıyla Cevap Gönder
Chronicles Of Necromancers

Episode I - Cursed Queen

Part 3 - Khangar's Bat

[Mondain'e dair]

Sonbaharın son zamanları olmasına rağmen, o gün hava pek bir güneşli idi. Kış uykusuna hazırlanan doğa, birden bire piknik havası yakalamış ve neredeyse tüm Sosaria, cıvıl cıvıl olmuştu. Evet.. Neredeyse diyorum, zira Sosaria?da kimselerin ayak basmaya cesaret edemediği yerlerde vardı, O yöne bakıpta kafasını çevirdiği? Ve bu lanetli topraklar güneşin tepede parladığı zamanlarda bile hep karanlıktı. Pek tabii en meşhuru Minax, aynı zamanda aralarında en yakın geçmişi olandı. Minax?ta her zaman dumanlar yükselir ve yakınlarında kötülüğün bilinen son hizmetkarı Mondain?in kahkaları duyulurdu. Aslında onu öylesine kötü bir çığlıkla güldüren şey, nefretinden başka bir şey değildi. O, bir zamanlar bitkilerle uğraşan bir kimyacıdan ibaretti. Ama ona yapılan bir kötülük, öfkesine yenik düşmesine neden olmuştu. Kötülük, kalbe ekilen bir kaktüs gibidir. Büyüdükçe acıtır, ve acıttıkça da atılan çığlıklar ürkütür diğerlerini.. Korku da kötülüğün meyvesidir.. Fakat Mondain için, hiçbir duygunun önemi kalmamıştı ki, -yaşamak için hiçbir amacı kalmadığından olmalıdır,- kötülüğün merkezinde buldu kendini. Onsekiz insan ömrü boyunca yaşadı, nice arifler onu yakaladım derken kılpayı kaçırdılar, çünkü kaçmak onun mesleğiydi zaten. Bildikleri ise hep bir sır olarak kaldı?

Büyü sanatını nerden öğrendiğine gelirsek, Karanlık Efendi Khangar?ın bozguna uğratıldığı savaştan canlı kurtulan ve Khangar?ın 2. kumandanı olarak bilinen Jgartil akla gelir. Jgartil?in aynı zamanda kara büyüler hakkında Khangar?ın en büyük destekçisi olduğu da söylenirdi ve ?Karanlık Elf? diye bilinen bir soydan gelmekteydi, O destansı savaştan canlı kurtulmuştu kurtulmasına lakin, Elf Kralı Eleanesse?nin büyücü süvarisi olan Thrandell,?in tuzağına düşmüş, ve bir oyukta kapana kısılmıştı. Mondain ise aradan tam 230 yıl sonra ariflerden kaçacak bir yer ararken tesadüfen ona rastladı., Chtultu oyuğunda yıllarca ona arkadaşlık etti. Bu arkadaşlığın sonucunda Jgartil?den büyücülük hakkında her şeyi öğrendi hemen hemen. Ama tahmin ediliyor ki Jgartil ona karabüyü tılsımından bahsetmedi, Aksi takdirde Mondain asla peşini bırakmazdı. 1175 yılında Mondain?in onu terk etmesiyle Jgartil?in Chtultu?da yokolduğu söylenir.

Mondain hakkında söylenecek tek şey var, o da sabırlıca beklediğidir. İnsanların güçlendiğinin farkında ve asla aptalca birşekilde hareket etmeyecek.. Minax?taki kalesinde dışarıda olup biten her şeyden haber alıyordu.. Evet sonbaharın geldiğini biliyordu, hatta getirdiklerini de..

Khangar's Bat

Dökülen yaprakları bir yel gibi savurarak hızla ilerliyordu Aniron?un atı Fîro. Onu Nujelm Kütüphanesi?ne doğru sürüyordu ve önünde bir haftalık yolu vardı. Aniron yine yapmıştı yapacağını tabiî ki. Konuşması bittikten sonra derin düşüncelere dalan Dianthra?nın kitaplarını gizlice almıştı ve kütüphanede kafasındaki soru işaretlerine bir cevap bulmayı düşünüyordu.

Dianthra, Aniron çıktıktan sonra epey bi demircide kaldı. Kara kara düşündü. Ama silindiri kontrol etmeyi bırakın, ona bakmak bile istemiyordu ki, birden eliyle çantasını yokladı. Ve ardından büyük bir hayal kırıklığı. Gözlerini kapattı ve suratını buruşturdu. Acı çeker gibi bir hali vardı lakin an bile geçmeden bu halinin yerini öfke almıştı. Aniron çantasını da aldığı gibi gitmiş, ve bunu anlayan Dianthra, aptal yerine konduğunu hissedince deliye dönmüştü. Duvara bir yumruk attı, kapıya da bir tekme koyarak hışımla dışarı çıktı. Tabii ki Aniron?u aramaya. Nereye gittiği konusunda hiçbir fikri yoktu, Ama ondan önce yapması gereken bir şey aklına geldi. Artık Kötülük ve kaynağı bulunduğuna göre ve Aniron?un başına gelenlerden sonra Dianthra için başını göğe kaldırmaktan başka bir seçenek yoktu. İçinden bir şeyler okumaya başladı sakince. Gözbebekleri büyüdü, masmavi gözleri gümüş rengine dönüştü, göz kamaştırıyordu adeta. Etrafını mavi dumanlar kaplamaya başlarken bir elini kaldırıp, Eldar?ın [Sosarida?ki elflere takılan isim] Koruyucusu Qualenya?ya seslendi;

-Ai Qualenya-.. Huér thuî lenyér.. Eidâs hvellén dû edhelléen.. (Ey Gümüşyıldız, en kıymetli yıldızımız, Karanlığı sana haber ederim..)

Dianthra?nın bu sözlerinden sonra tüm Nujelm sarsılmaya başlamıştı ki, birden durdu.. Vakit öğleden sonra olmasına rağmen, bulutların arasından bir yıldız parlıyordu göğün en mavi yerinde. Ve bakakaldı, sanki pür dikkat bir şeyler dinliyormuşçasına. Dianthra?nın kalbine düşen umut ve cesaret, yüzünde sıcak bir tebessüme yol açmış, Ve hemen Aniron?u aramaya koyulmuştu.

Dianthra?nın ulu sözleri tüm Sosaria?da fısıltı halinde yankılanmıştı. Fakat fısıltıdan öte bu seslerin haricinde başka şeyler duyanlarda vardı.

Aniron, kütüphaneye ulaştığında, güneş yavaş yavaş tepelerin ardına doğru süzülmeye başlamıştı. Sımsıkı tuttuğu silindirden başka bir düşüncesi yoktu. Hızlı adımlarla içeriye yöneldi, sanırım ayakkabıları biraz fazla gürültü çıkarmış olmalı, herkes bir anda ona dikkat kesildi. Aniron duraksadı, ama ifadesini hiç değiştirmeden kütüphanenin arka raflarına doğru yöneldi. Kütüphaneci Fareth, Aniron?u hiç böyle görmediğinden, onun için endişelendi ve yavaş adımlarla yanına doğru yaklaştı,

-Kızım, bu telaşenin sebebi nedir, seni böylesine tedirgin görmemiştim hiç? Dedi alçak bir sesle. Ne kadar da alçak konuşsa, meraklı kütüphane ahalisi onlara kulak kesilmiş bir şeyler duymak için can atıyordu.

-Hayır efendim sadece geç kaldım biraz, onun telaşesiyle bazı şeyler hakkında bilgi almaya geldim. Önemli bir şeyler yok yani. Bildiğiniz gibi. ? dedi ve gitmesini beklermiş gibi bir kaş işareti yaptı Fareth?e. Fareth anlayışla karşıladı ve masasına doğru yöneldi. Aniron?da çantasından kitapları çıkarıp masaya bıraktı. Kitapların arasında bir de uzun ince bir kaval vardı, bembeyaz parıl parıl bir kaval.. Alıp cebine koydu. Sonra parşömenin bulunduğu silindirin üzerindeki işaretleri incelemeye başladı.

Silindirin üstünde halka içerisinde türlü garip şekiller ve harfler vardı. Okunaklı olmasa da Aniron bu şekilleri ve harfleri Dianthra?nın kitabından tek tek kontrol etmeye ve anlamlı bir şeyler oluşturmaya çalışıyordu. Fakat ne yapsa etse ne şekiller ona bir yol gösteriyor; ne de harfler arasında bir bağ kurabiliyordu. Silindirin en altındaki bazı işaretleri ters çevirdiğinde eski elf rûnleri ile karşılaştı. Dianthra?nın kitabından heyecanla elf rûnlerini araştırmaya başladı ve birkaçını bulabildi. Kitapta bulduğu tüm işaretlerin elfçe karışlığını ve açıklamasını Dianthra?nın kitaplarında saatlerce araştırdıktan sonra, bulduklarını da kütüphanedeki sözlükten ortak lisana çeviriyordu. Bu işe saatlerini ayırdı ve nihayet anlamlı birkaç kelime ortaya çıkarmıştı. Gözleri kanlanmış, kafasını da zar zor tutabiliyordu. Çok acıkmıştı ve artık başka güne bırakmayı düşünüyordu ki elinde tuttuğu silindiri birden yere düşürüverdi. Aniden irkildi ve silindire baktı. Yavaş yavaş yuvarlanışına.. hiç kıpırdamıyordu bile sadece şaşkındı ve silindirin yere düşerkenki çıkardığı sesin dışında tiz bir çığlık sesi duyan tüm kütüphane sakini silindire kitlenmişti. Yuvarlandı, yuvarlandı ve su birikintisinin üstünden geçerken ıslandı. İşte ne olduysa ondan sonra oldu. Suyla temas eden silindirin üzerindeki suretler parlamaya başladı.. Aniron?un gözbebekleri büyüdü, ve diğerlerininde.. Altın sarısı renkler saçan ve sonradan griye dönen parlak ışık arasından silindirin üzerindeki hangi suretin parladığını seçer gibiydi Aniron. Gözlerini iyice kıstı, bu yarasaydı, vampir yarasa fakat bildiğimiz yarasadan daha farklı yaklaşık 1.5 metre çapında ağzını açmış pençeleriyle silindirin en üstünde işaretlerin bekçiliğini yapar gibi nefret dolu gözlerle ona bakanların gözünün içine bakıyordu. Birden ışık kayboldu; silindirin üzerindeki yarasa statüsüde. Herkes bir an geriye doğru çekildi ve silindiri düşüren Aniron?a baktı. Kütüphaneci bir şeyler söylemek istercesine manalı bakışlar atıyordu Aniron?a fakat herkes aynı yöne bakarken, farklı yöne bakan tek isim, Aniron?du. Aslında herkesin Aniron?a değilde tavana bakması gerekiyordu;zira dev gibi bir yarasa ve yanında askerleri ile beraber gözlerini açmak üzereydi. Kütüphaneci Fareth, Aniron?un baktığı yöne doğru kafasını çevirir çevirmez derin bir nefes alıp tüm gücüyle bağırdı:

-Kaçııııııııııııınnn! Kaçın ve canınızı kurtarın!!!!!!!!!!!!!!!

Bağırma sesiyle koca kırmızı gözlerini açan vampir yarasa, çok güçlü bir büyünün eseriydi belli ki, Aniron birden korkuyla kitaplığın arkasına çekildi. Asasına sımsıkı sarıldı ama ne yapacağı hakkında hiçbir fikri yoktu. Kafasını kitaplığın yanından uzatıp tekrar yarasaya baktı. Yarasa tam manasıyla kendine gelmiş ve birden o büyük devasa gözlerini Aniron?a dikmişti. Yaklaşık 4 metre boyundaydı, kanatlarını açtığında eni 10 metreyi buluyordu. Aniron?a baktı kanatlarını gererek ve çığlıklarının arasından bir şeyler söyledi:

-Fargân gpugeal g?randûk karum thrâk!
(Tılsım sadece zehire ve karanlığa aittir!)

Aniron, vampir yarasanın ne dediğini anlamasa da bu lisan onun yüreğine karanlığın çökmesine yetmişti. Sadece tahmin etti ve haklıydı, bu vampir kara lisan biliyordu. Oldukça da sinirliydi. Kütüphaneci o kargaşada yan taraftaki tapınağın çanlarını var gücüyle çalmaya başlamıştı, ama kargaşa esnasında içerde onlarca kişi vardı. Birden yarasa harekete geçti. Alan dar olduğundan kanatlarını bir kere çırpamadan yere çakıldı, hafif bir sersemleme geçirdi ve hemen kendine geldi. Çaresizliğe kapılan insanlar eline geçirdikleri kitapları ona doğru fırlatmaya başladılar, fakat yarasanın tek bir kanat darbesiyle çoğu duvara yapışmıştı. Aniron saklandığı yerden çıktı ve:

-Huâ ancalîmôr inus, Nîwa In Nox Grav!
(Şifayı yaratanlar, onu zehirle kuşatsınlar!)

Yerdeki taşlar sökülmeye başladı ve iğrenç yeşil bir sıvı, yarasaların üstüne doğru fuşkırdı. Daha sonradan aleve dönüşse de bu büyü, yarasaları daha da dirençli kılmıştı. Bunu gördüğünde korkuya kapılan Aniron, kaçmaya hazırlanırken, vampirin askerleri birden önünü kesmiş, pençeleriyle Aniron?a zarar vermeye başlamıştı. Çantasına doğru koşturan Aniron, bıçağını aldı ve birçoğunu yaraladı. Birazını kaçırmayı başarsa da geriye kalanlar sürekli üzerine hücum ediyor, ve hiç ardı arkası kesilmiyordu, Aniron ise onlarla mücadeleyi kabullenmiş bir biçimde sadece Büyük vampirden saklanmaya çalışıyordu.

Zehrin etkisiyle şahlanan askerler, Aniron?a zor anlar yaşatıyordu. Sihirli Ok büyüsüyle birçoğunu başından savmıştı ama asıl bela saklandığı yeri yeni fark etmişti. Vampir yarasa Aniron?un önüne birden fırladı ve:

-Khralak growantal aier! dedi ve eşi benzeri görülmemiş bir büyü yaptı:
(Oyun bitti küçük kız!)

-Ghtaruluk aina Corp Por!
(Ölüm onun üzerine yürüsün!)

O anda yarasanın pençelerinden bir şey havalandı ve Aniron?a doğru ışık hızıyla ilerlemekteydi.. Aniron tam kaçmaya hazırlansa da, pek fazla şansı yoktu bu büyü karşısında. Yerinden doğrulup ileriye doğru 3 5 koşar adım atsa da, Vampirin elinden çıkan şey tam sırtına çarpmış, büyük bir patlama ve ışıkla heryeri darmadağın etmişti. Çok güçlü bir büyü olmasına karşın bina hala sağlam ve yerindeydi, lakin heryeri büyük bir toz bulutu kaplamıştı. Aniron, kanlar içinde yerde yatarken vampir yarasa ona doğru yaklaştı.. Şöyle bir göz attı, insan olduğuna kanaat getirdi ve şaşırdı. 3000 yıldır koruduğu parşömenin silindirinde statü halinde bekliyordu ve bir insandan bunları görmek haliyle onu şaşırtmıştı. O hayattayken büyücülüğü sadece elfler ve onu yaratan Karanlık Efendi Khangar?da görmüştü. Daha sonra kanatlarını gerdi ve pençelerini açtı. Aniron kafasını çevirip ona bakarken, yanından füze gibi geçen ufak, çok sevimli bir çocuk gördü. Yıkılmış raflara doğru koşuyor ve ellerini uzatmış bir şey almak için ilerliyor gibiydi. Vampir pençesini kaldırmış Aniron?a vurmaya hazırlanırken, küçük çocuk Aniron?un cebinden düşen beyaz kavalı koşarak yerden alıp aceleyle üflemişti. Vampir sesi duyduğunda irkilmiş ve pençesini indirmek için geç kalmış olduğundan habersiz, tekrar Aniron?a odaklanmıştı.. Ardından büyük bir ses:

-Kraşşşşşşhhhh!!!!!

Byük bir gürültüyle kütüphanenin zarar gören kapısı kırılmış, ve bu sesle Aniron yarı baygın yatarken gözlerini açmıştı. Pençelerini açan Vampir, Sesin geldiği yöne doğru baktığında büyük bir çığlık attı. Kapıdan içeri bembeyaz atlar üzerinde, siluetleri belli olmayan, Neredeyse 2.5 metre kılıcları ve yine yuvarlak beyaz kalkanları olan 3 atlı girmişti. Bembeyaz bir ışık huzmesi kapladı ortalığı. Hepsi yan yana dizilip kılıçlarını göğüs hizasında başlarından yukarıya doğru kaldırdılar, Ve hep bir ağızdan:

Etséli cawînwé daer, (O ses duyulduğu vakit)
Gwether lastô hai (Geliriz bu Dünya?ya)
Ha'î andéléth Lûmina, (İyiliği korumak adına)
AUGUS LUMİNOS! (Kutsal Işık Adına!!)

Vampir yarasaya oluşan ışıktan büyük bir yıldırım isabet edip onu küle çevirmişti. Yarasa yerde kıvranırken gelen süvariler de ortadan kaybolmuşlardı. Aniron ise yaralarının verdiği acıyla tekrar baygın düşmek üzereydi.. Vampir zorla kafasını kaldırdı ve Aniron'a doğru son nefesinde"

-Dei Aemeth!! Dei Aemeth'te!! Orda!! " dedi ve iğrenç ağzı sonsuza dek kapandı.

Aniron'ın o an umrunda olan tek şey, acılarıydı.. Çok acı çekiyordu ve daha fazla dayanamayıp baygın düştü.

Aradan saatler geçtikten sonra kargaşanın bittiğinden emin olan Nujelm kasabası halkı kütüphaneye akın etti. Aniron'u tedavi için şifacıya götürdüler ve yarasadan geriye kalanları da yakarak yokettiler. Kütüphane epey zarar görmüştü ve etrafındaki birkaç binada. Neyseki Nujelm'in sakinleri çoğunlukla sanatçılardan oluşuyor, ve zaten Nujelm?de güzel mimarileriyle dikkat çekiyordu.. Bütün bu yaptıkları binaları restore etmek çok vakitlerini almayacaktı.

Aniron'u şifacıdan içeri sokan Nujelm sakinleri, tedirgin ve üzgün bakışlarla kendilerini ona yardım edemeyip kaçtıkları için suçlu hissediyor, ve hep bir ağızdan Aniron'a dua ediyorlardı. Şifacı biraz ginseng ve sarımsak getirip gece karanlığı bitkisiyle iyice karıştırdı ve Aniron'un yaralarına sürdü. Sonrada bir dua'ya başladı..

"İthél'âs firiel en aiya.. (Kötülük Dünya'ya aktığında)
"İthe handir gwania.. (Tüm lanet üzerine olsun.)
"Sir awindor haiwar ani, (Karanlık bize verse de zarar)
"Gilthan heél istari, (Onun hala zamanı var)
"Tiro In Vas Mani! (Onur ve erdem onunla olsun.)

Dedi ve Aniron derin bir iç çekti, etrafında yıldızcıklar parladı. Herkesin yüzü birden gülmeye başlamıştı ki Aniron gözlerini açtığında bu kahkahaya dönüştü.. Acıları dinmiş fakat olayları hatırlamakta biraz zorluk çeker gibiydi. Kendine gelmesi uzun sürse de, durumu iyiydi. Etrafında meraklı gözlerle ona bakan insanlar, kütüphanede neler olup bittiğini merak ediyorlardı ve Aniron biraz dinlendikten sonra hemen başına üşüşüp soru yağmuruna başladılar. Tam o sırada Dianthra ve yanındaki birkaç elf, parlak saçları ve atlarıyla tepeden göründü. Kısa süre sonra Aniron?un bulunduğu şifacıya vardılar ve kalabalığı uzaklaştırdılar.. Aniron, Dianthra'ya baktı. Kendini daha güvende hissetmesine rağmen, içinde büyük bir korku vardı; zira Dianthra baya huzursuz görünüyordu. İlk önce Aniron'a sarıldı, ardından:

-Bana büyük bir hesap borcun var genç büyücü! Şimdi dinlen. Tamamen iyi olduğunda zor günler seni bekliyor. Ben buralarda olacağım." dedi ve suratı biraz daha yumuşak bir hal aldı kapıya doğru yönelirken.. Aniron beklemeden hemen sordu:

-Onlar sizdiniz, öyle değil mi? dedi Dianthra'ya. Gözlerinde endişe, yüzünde de aptal bir minnettarlık duygusu vardı. Dianthra cevap verdi:

-Kimler bizdik? Neler olduğu hakkında bi fikrim yok, kendini yorma şu anlık. Herşeyi dinleyeceğim senden, fakat daha sonra" dedi ve birden dışarı çıktı.

Aniron, o gelen 3 süvarinin bir an için Dianthra ve arkadaşları olduğunu düşündü, hala da gönlü onların olduğundan yanaydı fakat çok yorgun ve halsizdi. Hemen sırtını dönüp battaniyesine sarıldı ve derin bir uykuya daldı.

Dianthra ise dışarıya çıkmış, arkadaşlarıyla beraber kütüphaneyi incelemeye koyulmuştu. Silindiri buldular fakat silindirin olduğu yerde çeşitli işaretlerde gördüler, Dianthra döndü ve arkadaşlarına:

-Bu işler çok tehlikeli olmaya başlayacak.. Herşeye hazırlıklı olun. Limanlardan elf dostlarına benden selam götürün ve onlardan büyük bir savaşa karşı bütün tedbirlerini almalarını söyleyin. Artık güvenli bir yer yok..." dedi. Kendine ait kitaplarını toplayıp, silindiri de alıp kalacağı hana doğru atını sürmeye başladı.

Aniron hiçbirşeye anlam veremiyordu, kafasında türlü; binbir türlü sorular vardı. Lakin birşeyi çok net hatırlıyordu. Vampirin ona son sözünü:

-Dei Aemeth!! Dei Aemeth'te!! Orda!! "


End Of Part III.

To be Continued Part IV ? Code of Dei Aemeth.

Kha7ad'dum? Copyright© 2007

 
En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder  
29 Ksm 2010 16:17
 
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder  
1. sayfa (Toplam 1 sayfa) [ 1 mesaj ]  

 
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız