Chronicles Of Necromancers / E1 - Cursed Queen / Part II |
Yazar
Mesaj
Chronicles Of Necromancers
Episode I - Cursed Queen
Part 2 - Dianthra in Sosaria
Kuldan?ın Günlükleri ? Kaldığı yerden devam..
...Var gücümüzle kaçmaya devam ettik. Kalkanın ağırlığı bizi yavaşlatıyordu, fakat Gökten inen Ok yağmuruna karşı bizi koruyabilecek tek şey oydu. Arkamızdaki mahşeri kalabalık hızla bize yaklaşıyordu. En son dönüp baktığımda Mızrakları tepenin ardından görünüyordu. O anda içimi bir korku kapladı ve Aniron?a daha hızlı olmasını söyledim. Aniron, elindeki silindir?e var gücüyle sarılmış, nefes nefese kalmıştı. İlk bölük hemen arkamızdaydı ve Mızraklarını bize doğru fırlatmaya başladılar. Slalom atarak yolumuza devam etmeye çalışıyorduk, fakat bu bizi daha da yavaşlatıyordu. Okçular bir an durdu ve kalkanı atarak yön değiştirdik. Kalabalığın büyük bölümüne izimizi kaybettirmiştik lakin arkamızda bir Orc taburu vardı hala ve bizi takip etmekten vazgeçmiyorlardı. Bize iyice yaklaştıklarında Aniron?a baktım. Kaçacak bir yer yoktu. Ve Durup savaşmalıydık. Oda bana bunu ifade edercesine gözlerini kıstı. Orc?lara doğru döndük ve kılıcımı çıkararak karşılarına geçtim. Aniron?da arkama geçti.. Baktıkl?.
[Kuldan?ın günlüklerinde bundan sonraki sayfa yokedilmiş, yırtılmış ya da kimsenin bilmesini istemeyen biri tarafından çalınmış olabileceği düşünülüyor. Bi sonraki sayfada Kuldan, şöyle devam ediyor..] *
..O an daha kalabalık bir ordu üzerimize yönlendi, Aniron bir kenarda yarasını tedavi etmeye çalışırken, Ben Kalan Orc?ları alevlerle ürküterek kaçırmıştım. Arkasından çıkan Orduya ise yapacak hiçbirşeyimiz yoktu. Buraya kadarmış dedim içimden ve Aniron?un yanına koştum. O da herşeyin farkındaydı. Bana sıksıkı sarıldı. Tam 100 mt. İlerde Impler Fare adamlar ve Dev Serpent Yılanlarından oluşan kalabalık Silahlarını çekmiş bize doğru geliyorlardı. O an Aniron bana iyice sarıldı. Fakat herşeyin sonu değildi..
Birdenbire Öndeki implerin çoğu ölmüştü. Ormanın gardiyanları harekete geçmişti. Wisp?ler bizim etrafımızı sarıp Onlara karşı koymaya çalıştılar. Ardından gelen Boru sesi ise hiç yabancı değildi. Evet Centaur?larda ordaydı. Tüm Oğullarıyla beraber Centaurlar, Ormandaki davetsiz misafirlerin üzerlerine çullanmışlardı. O an gözüm karardı, Kılıcımla serpentlerin üzerlerine doğru Koşmaya başladım. Birçoğunu öldürdüm, Bacağıma Fare adamalardan birinin oku isabet etmişti, fakat aldırmıyordum. Tam o anda siyah bir dumana büründü ortalık. Bir sessizlik geldi ve Serpent yılanları geri çekildi. Centaur kumandanı Ossillior nefretle Sola doğru baktı, Ormanın içlerine kadar nasıl girdiği bilinmeyen bir İskelet Büyücüydü bu. Ormanda asla yaşayamayan lanetli Chaos halkından biriydi. Fakat Ossillior çok dikkatliydi ve büyü yapmasına izin vermeden onu farketmiş, Çantasından büyülü iki adet oku Aynı anda yayı ile var gücüyle sallayıp Büyücüyü iki gözünden vurmuştu. O anda olduğum yerde ağzım iki karış donakaldım. Bu insanın inanası gelmeyen bir olaydı, Osillior?a baktım ve bana:
? Sadece tesadüf? En şanslı günümdeyim! ? Dedi Yüzünde ne yaptığının farkına varamamışçasına bir şaşkınlık vardı.
Ardından Kumandan Ossilior Dev kılıcını çekti ve var gücüyle bağırdı:
- Kazıyın köklerini... İleriiii Centuriaass!!!
Hucuma geçip dört nala gelen Centaurlardan korkan ordunun kalanı yaka paça kaçmaya başladılar. Fakat Ormandan çıkamadan tuzaklara yakalanıp bir bir can verdiler, Tuzaklardan kaçanlarsa Ki-Rin lerin gazabına uğradılar. Ossillior?a bir can borcumuz vardı. Ormandan çıkana kadar oğullarıyla beraber bize refakat ettiler. Onu asla unutmayacağım. Bir de Ophlidian?ı tabii. Ormandan çıkıp, Mandrake köklerini bile düşünmeden tekrar Nujelm?e döndük. Aniron, kara silindiri aldı, umarım yine merakına yenik düşmez???
Ending Kuldan Chronicles.
Kuldan yaşadıklarını böyle anlatıyordu günlüğünde. Fakat işte Ophlidian?ın karşılarına çıktığı gün, Sosaria tarihinin en büyük tarih sahnelerinden birisiydi. Çünkü Ophlidian Herhangi bir Ophlidian değildi. Rikktor?un en değerli hazinelerinin arasında birşey yatıyordu. Bir parşömen. Ophlidian Zealot, Bu parşömeni çalmış, ve Destard?dan kaçmıştı. Fakat Rikktor bundan haberdar değildi, ama Parşömenin hareket ettiğinden bir kişinin haberi vardı, O da Mondain?den başkası değildi. Mondain Zealot?un arkasından büyük bir ordu yollamış, ancak Zealot ölünce Bu ordu Kuldan ve Aniron?a yönelmişti.
Aniron, silindirin içindeki şeyin ne olduğunu öğrenmeliydi. Ya öğrenmeliydi, ya da bu şekilde korkarak merakından çıldırmalıydı. Bir karar verdi ve Prism oyuğunun arkasındaki Mağaralardan birine gitti. Silindir ise yanındaydı. Mağaranın içinde inanılmaz bir soğuk vardı, fakat Aniron aldırrış etmiyordu. Silindiri yavaşça açtı. O an Bulutlar güneş?in önünü kapamıştı, Ufak bir karanlık oldu, fakat Aniron?un merakı korkusunu da bastırıyordu. İçinde bir parşömen vardı. Ejderha derisinin zarına Mor renkli ve ağır kokulu birşey kullanışmıştı. Aniron bunun Terathan kanı olduğunu düşündü. Haksız da değildi. Üzerindeki Lisan?ı anlamakta güçlük çekiyordu. Daha önce hiç karşılaşmadığı bir dilde yazılmıştı. Ve Silindirin üzerindeki İşaretlerle parşömendeki işaretler birbirine uyumlu idi. Aniron Diller ile ilgili pek çok şey bilirdi, Elflerin kullandıkları dillerden birisi değildi bu. Druid Yada Khuzdul [cüce] dillerinden birisi de değildi. Aniron herşeyi çözümledim derken daha büyük bir karmaşanın içinde buluvermişti kendisini. O günden sonra zamanını hep bunu araştırarak geçirdi. Fakat Yazılar ve işaretler hakkında hiçbirşeye rastlamadı. Aylar geçmesine rağmen, kimseye de soramadı. Öylece bir kenara sakladı ve kaderine bıraktı. Ve Nujelmin tek ormanı olan Klimbor?daki evinde farklı şeylere yönelmeye başladı. Ama silindir ve içindeki parşömen hiç aklından çıkmadı.
2. Dianthra İn Sosaria..
Aradan mevsimler geçmiş, Klimbor ormanındaki ulu ağaçlar artık şarkılarını kesmişlerdi. Ağaçlar yaşlandıkça sesi kısılan varlıklardır, ve Klimbor ise son demlerini yaşıyordu o zamanlarda. Hırçın ve sinirliydi haliyle.. Ve birgün, ormandan sessiz sakin kimsenin dikkatini çekmeden ilerleyen birileri çıkagelmişti. Açıkçası Herkes ürkerdi o ormandan, içersinde olan olaylardan dolayı hala acı çığlıklar yüzyıllardır yankılanır. Ama herkimse o, ormandan sağ salim gelebilmişti.. Kısa zamanda bu gizemli kişinin kim olduğu sırrı façıklığa kavuşmuştu.. Gri Limanlara demir atan bir gemiden herkesin zaten haberi vardı, ama gelenlerin ışık elfi oalcağını kimse tahmin edemezdi. Neredeyse tümü doğuya gitmiş, birkaçı ise Moonglow civarındaydı, ve birisinin yolu ise Nujelm'e düşmüştü. İsmi Dianthra idi.. Sindar dilinde ?Altın Işık? anlamına gelir. Bu olay pekçok kişiyi şaşkına çevirse de yine bazı insanlar tarafından normal karşılandı. Bir Elfin tekrar Sosaria'ya dönmesi aslında pek hayra alamet sayılmazdı. Mantîken..
Ama bu olayın Aniron?da uyandırdığı sevinci hiç kimse anlayamazdı. Zîrâ Işık elfleri canlılar arasındaki en bilge kişilerdir.. Bu Aniron için birdaha ele geçirilemeyecek kadar büyük bir Şanstı gerçi duyar duymaz farkına varmıştı.. Nujelm'de bir Işık elfi vardı ve Aniron gözleri buğulu; yıllardır merak içersinde kaldığı şeyin esrarını çözebilmek için kendisine bir şans gönderildiğini düşünmüştü. . Parşomeni sakladığı yerden çıkaran Aniron yaşlı bir adamdan aldığı birkaç hediyeyle patikadan koşa koşa Dianthra?nın bulunduğu demirciye gidiyordu.
..Demirciye giderken hırkasının arasında sıkı sıkı tuttuğu silindirden fısıltılar geliyordu sanki, ama Aniron, o heyecan ve sevinçle buna aldırış bile etmiyor, hayal gördüğünü sanıyordu.. Ve bir süre sonra demirciye vardı. Pencereye dayandı, içeride sarı uzun saçlı birisi kılıcındaki zümrütleri kontrol ediyordu.. Demirci ortada yoktu,ama Aniron'un gördüğü şüphesiz Dianthra idi.
Dianthra, dışarıda heyecanlı gözlerle ona bakan Aniron?u gördü. Ve dışarıda saatlerce beklemesinden rahatsız olup onu içeri davet etti. Buna Çok sevinen Aniron içeri girdi ve Dianthra şaşkın bakışlarla Aniron?a bakarak;
- Evet genç bayan. Bakışlarından anlaşılıyor ki Bu ziyaretinin önemli bir sebebi var. Yanılıyor muyum??? dedi manalı bir tavırla.
-Evet. Kim Olduğunu biliyorum. Ve Hakkında söylenenleri. Beklide sana yardımcı olabilecek bir şeyler var bende. Hemde benim aydınlanmam için gerekli olan şeyler. Belkide bir efsane. Kimbilir.??? Dedi Aniron meraklı bakışları yine gözlerindeydi.. Ufak bir insanın ondan daha bilgeymiş gibi davranması Dianthra?nın hoşuna gitmişti.
-Neden Bahsettiğini anlayamadım. Ama gerçekten yardımcı olabileceğini düşünüyorsan her zaman yardım edebilirsin evladım.. ?? diyerek işine döndü. Ama Aniron?un elindeki silindir dikkatinden kaçmamıştı.
Aniron Dianthra?nın bakışlarını fark etti. Ve Silindiri arkasına doğru sakladı. Nedendir bilinmez birden saklama gereği hissetmişti. Ancak zaten Dianthra?nın yanına onu göstermeye gelmişti ve bu hareketinin bir manası yoktu. Birden Dianthra ona elini uzattı, bir şeyler istercesine. Aniron?da karşılık verdi fakat tam silindiri Dianthra?nın avuçlarına bırakacakken Dianthra irkildi..
-Bu olamaz.. Bu nerden eline geçti!! Buna kimse inanmayacak Ulu Valar hepimizi korusun.? Aniron?un cevabı belliydi;
-"Ne oldu? Bu kadar korkunç olan ne? Sadece merak etmiştim ne olduğuna dair hiçbir fikrim yok, ama sanırım sizin var efendim.. "dedi Aniron.. Merakı kat kat daha da artmıştı ve elmas gibi parlayan gözleriyle Dianthra?ya bakıyordu cevap vermesini bekleyerek.
Dianthra yaklaşık 10 15 dakika boyunca sessiz sakin düşündü, sadece düşündü.. Aniron?un dürttüklerini bile hissetmeyecek kadar derin düşüncelere daldı.. Sonunda kafasını kaldırdı ve Aniron?a seslendi..
-Bak genç bayan. Sana nasıl izah ederim bilmiyorum.?
Aniron onca zaman sakladığı ve ne olduğunu öğrenmek için çıldırdığı silindir hakkında bilgi almayı beklerken karşısında kekeleyen birilerini görmekten çok rahatsız olmuştu ve sinirlendi,
-Bana ne olduğunu söylemeyeceksen ben gidiyorum.." Diye karşılık verdi pervasız bir tavırla.
Dianthra?nın ondan sakladığı bir şeyler vardı. Ve ona silindirin, daha doğrusu içinde saklı olan parşömenin öyküsünü anlatmaya karar verdi.
Saatlerce anlattı ona uzun uzun hikayelerla konnuştukları şeylerin ne olduğu kesin bilinemez çünkü bu dialogların neredeyse tümü Quenya dilinde geçmişti aralarında. Dianthra?nın Aniron?a anlattığı Parşömen hikayesi?nin bir kısmı Kutsal kitap Gwannath?wilith?te şöyle anlatılır:
Gwannath?wilith saife 23: Elf Kralı Elenaesse, ile oğlu Erennion arasındaki dialog:
?..Babam, elf efendisi Grelden, soylu olmasına rağmen, yaşlıydı ve hala her şey eskisi gibi sanıyordu. Lakin Khangar (Karanlıklar Lordu) bu Dünya?dan çok uzakta zincirlenmiş olmasına rağmen biliyorum ki kötülüğü hiç bitmeyecek. Sosaria?nın tüm halklarıyla beraber omuz omuza savaşmıştık o yıllarda.. Minoc ve Yew İmparatoru Helsing Barracoon?un ordusu, Orta Dünya?nın kadim yaratıklarına hükmedebilen Jwelwen Rikktor Ve Ben Elf Kralı Elenaesse Telinnier, büyük bir ittifak oluşturmuştuk.. Çok büyük savaşçılardı. Helsing Rikktor ve Kral Barracoon o savaştan sonra birdaha bu topraklarda asla görünmedi. Çok açık ki evladım, halkımız bu savaşın sonunda Khangar?ın yenilmesyile kötüşüğün bu topraklardan uzaklaştığını düşünüyor. Evet şimdilerde refah içinde yaşıyoruz, Lakin birgün benim yerime geçeceksin ve Yüce bir Kral olacaksın.. Oğlum? İçimden bir his söylentilerin doğruluğunu savunuyor.. Karanlık birgün yine bu topraklar üzerine çökecek, İnanmak istemesemde bunu hissediyorum.. Ve sen o zaman hazırlıklı olacaksın.. Sana kimsenin bilmediği bir şeyden bahsedeyim mi? Khangar yenildiğinde ganimetini paylaşmak için kalesi zaptedilmişti. İyi hatırlıyorum büyük ve basamaklı bir kapı vardı ve Efendi Jwelwen Rikktor, kolumdan tutup oraya girmemiz gerektiğini söylüyordu. İçimde kötü bir his vardı; geri çekildim ve bu şeyin doğru olmadığını söyledim , Bırakın büyücüler halletsin dedim lakin dinlememeyi tercih ettiler.. Dışarıya çıktığımda, Kral Barracoon ve Genç Rikktor kapıyı açmayı başarmıştı, Saatler sonra onlar için geri döndüğümde heryer kan revan içindeydi, bir oda dolusu değerli eşya, parçalanmış altın bir sandık ve bir de boş bir çerçeve vardı..O gece bir rüya gördüm ve Rikktor ağlıyordu.. Elinde siyah, silindire benzer bir şeyler vardı ve atmaya çalışıyordu, sanki onunla konuşuyor ve silindir onu tehdit ediyormuşcasına baktıkça ağlıyordu.. Sana vasiyetim oğlum, uzak durman gereken bazı şeyler %&/+^????..?
Sayfa?nın sonu.
(Gwannath?wilith?den geriye sadece bölük pörçük sayfalar kalmıştır, ve bu sayfada onlardan birisidir) Sayfa burada sona eriyordu, fakat savaşın o son günü Kral Barracoon ve Rikktor, esrarengiz bir şeyler keşfetmişlerdi.. Aniden Kral ve büyük savaşçısı ortadan kaybolmuşlardı, cesetlerine rastlanmadı, öldü denilemedi lakin yaşadıklarına dair o günlerde hiçbir iz bulumamamıştı..
Dianthra?nın konuşması bittiğinde Aniron, ona şöyle diyordu:
-Kral Barracoon?la ilgili efsaneler var.. Kimileri onun büyük yaralar aldığını ve kendisini ve halkını büyülettiğini söylüyor, Cove? civarında biryerlere halkıyla beraber sıkışıp kalmış. Kimileri Fare adamlar görüyorlarmış ne kadar doğrudur bilemem. Cove mezarlığını geceleri ziyaret edenlerin söylentileri tabii... Rikktor?un ise sonunu azda olsa biliyoruz, en azından yaşadığını ve nerde olduğunu.. Bana bunu nerden bulduğumu sormuştun, Bir Ophlidian?la karşılaştım Haldor Ormanı?nda. Peşinde dev gibi bir ordu vardı?
Ve bir Unicorn öldürmüştü.."
Aniron Dianthra?dan cevap alamayınca sustu, Dianthra kımıldamıyordu bile. Öylece Silindire bakakalmış, başını ellerinin arasına almış, gözlerini bile kırpmıyordu. Dianthra olayları çözmüş gibiydi. Konu hakkında daha fazla konuşmadı. Kötülüğün hala bitmediği ayan beyan ortadaydı. Elf Kralı?nın kehaneti doğruydu. Bu Parşömen, Khangar?ın ondan sonrakiler için bıraktığı bir anahtar olmalıydı.. Dianthra sorgusuz sualsiz Parşömene el koydu.. Ama Aniron?un niyeti hiçte onu bırakacak gibi değildi.. Asıl macera onun için yeni başlıyordu?
End Of Part II.
To be Continued Part III ? Khangar?s Bat.
Kha7ad'dum? Copyright© 2007
Episode I - Cursed Queen
Part 2 - Dianthra in Sosaria
Kuldan?ın Günlükleri ? Kaldığı yerden devam..
...Var gücümüzle kaçmaya devam ettik. Kalkanın ağırlığı bizi yavaşlatıyordu, fakat Gökten inen Ok yağmuruna karşı bizi koruyabilecek tek şey oydu. Arkamızdaki mahşeri kalabalık hızla bize yaklaşıyordu. En son dönüp baktığımda Mızrakları tepenin ardından görünüyordu. O anda içimi bir korku kapladı ve Aniron?a daha hızlı olmasını söyledim. Aniron, elindeki silindir?e var gücüyle sarılmış, nefes nefese kalmıştı. İlk bölük hemen arkamızdaydı ve Mızraklarını bize doğru fırlatmaya başladılar. Slalom atarak yolumuza devam etmeye çalışıyorduk, fakat bu bizi daha da yavaşlatıyordu. Okçular bir an durdu ve kalkanı atarak yön değiştirdik. Kalabalığın büyük bölümüne izimizi kaybettirmiştik lakin arkamızda bir Orc taburu vardı hala ve bizi takip etmekten vazgeçmiyorlardı. Bize iyice yaklaştıklarında Aniron?a baktım. Kaçacak bir yer yoktu. Ve Durup savaşmalıydık. Oda bana bunu ifade edercesine gözlerini kıstı. Orc?lara doğru döndük ve kılıcımı çıkararak karşılarına geçtim. Aniron?da arkama geçti.. Baktıkl?.
[Kuldan?ın günlüklerinde bundan sonraki sayfa yokedilmiş, yırtılmış ya da kimsenin bilmesini istemeyen biri tarafından çalınmış olabileceği düşünülüyor. Bi sonraki sayfada Kuldan, şöyle devam ediyor..] *
..O an daha kalabalık bir ordu üzerimize yönlendi, Aniron bir kenarda yarasını tedavi etmeye çalışırken, Ben Kalan Orc?ları alevlerle ürküterek kaçırmıştım. Arkasından çıkan Orduya ise yapacak hiçbirşeyimiz yoktu. Buraya kadarmış dedim içimden ve Aniron?un yanına koştum. O da herşeyin farkındaydı. Bana sıksıkı sarıldı. Tam 100 mt. İlerde Impler Fare adamlar ve Dev Serpent Yılanlarından oluşan kalabalık Silahlarını çekmiş bize doğru geliyorlardı. O an Aniron bana iyice sarıldı. Fakat herşeyin sonu değildi..
Birdenbire Öndeki implerin çoğu ölmüştü. Ormanın gardiyanları harekete geçmişti. Wisp?ler bizim etrafımızı sarıp Onlara karşı koymaya çalıştılar. Ardından gelen Boru sesi ise hiç yabancı değildi. Evet Centaur?larda ordaydı. Tüm Oğullarıyla beraber Centaurlar, Ormandaki davetsiz misafirlerin üzerlerine çullanmışlardı. O an gözüm karardı, Kılıcımla serpentlerin üzerlerine doğru Koşmaya başladım. Birçoğunu öldürdüm, Bacağıma Fare adamalardan birinin oku isabet etmişti, fakat aldırmıyordum. Tam o anda siyah bir dumana büründü ortalık. Bir sessizlik geldi ve Serpent yılanları geri çekildi. Centaur kumandanı Ossillior nefretle Sola doğru baktı, Ormanın içlerine kadar nasıl girdiği bilinmeyen bir İskelet Büyücüydü bu. Ormanda asla yaşayamayan lanetli Chaos halkından biriydi. Fakat Ossillior çok dikkatliydi ve büyü yapmasına izin vermeden onu farketmiş, Çantasından büyülü iki adet oku Aynı anda yayı ile var gücüyle sallayıp Büyücüyü iki gözünden vurmuştu. O anda olduğum yerde ağzım iki karış donakaldım. Bu insanın inanası gelmeyen bir olaydı, Osillior?a baktım ve bana:
? Sadece tesadüf? En şanslı günümdeyim! ? Dedi Yüzünde ne yaptığının farkına varamamışçasına bir şaşkınlık vardı.
Ardından Kumandan Ossilior Dev kılıcını çekti ve var gücüyle bağırdı:
- Kazıyın köklerini... İleriiii Centuriaass!!!
Hucuma geçip dört nala gelen Centaurlardan korkan ordunun kalanı yaka paça kaçmaya başladılar. Fakat Ormandan çıkamadan tuzaklara yakalanıp bir bir can verdiler, Tuzaklardan kaçanlarsa Ki-Rin lerin gazabına uğradılar. Ossillior?a bir can borcumuz vardı. Ormandan çıkana kadar oğullarıyla beraber bize refakat ettiler. Onu asla unutmayacağım. Bir de Ophlidian?ı tabii. Ormandan çıkıp, Mandrake köklerini bile düşünmeden tekrar Nujelm?e döndük. Aniron, kara silindiri aldı, umarım yine merakına yenik düşmez???
Ending Kuldan Chronicles.
Kuldan yaşadıklarını böyle anlatıyordu günlüğünde. Fakat işte Ophlidian?ın karşılarına çıktığı gün, Sosaria tarihinin en büyük tarih sahnelerinden birisiydi. Çünkü Ophlidian Herhangi bir Ophlidian değildi. Rikktor?un en değerli hazinelerinin arasında birşey yatıyordu. Bir parşömen. Ophlidian Zealot, Bu parşömeni çalmış, ve Destard?dan kaçmıştı. Fakat Rikktor bundan haberdar değildi, ama Parşömenin hareket ettiğinden bir kişinin haberi vardı, O da Mondain?den başkası değildi. Mondain Zealot?un arkasından büyük bir ordu yollamış, ancak Zealot ölünce Bu ordu Kuldan ve Aniron?a yönelmişti.
Aniron, silindirin içindeki şeyin ne olduğunu öğrenmeliydi. Ya öğrenmeliydi, ya da bu şekilde korkarak merakından çıldırmalıydı. Bir karar verdi ve Prism oyuğunun arkasındaki Mağaralardan birine gitti. Silindir ise yanındaydı. Mağaranın içinde inanılmaz bir soğuk vardı, fakat Aniron aldırrış etmiyordu. Silindiri yavaşça açtı. O an Bulutlar güneş?in önünü kapamıştı, Ufak bir karanlık oldu, fakat Aniron?un merakı korkusunu da bastırıyordu. İçinde bir parşömen vardı. Ejderha derisinin zarına Mor renkli ve ağır kokulu birşey kullanışmıştı. Aniron bunun Terathan kanı olduğunu düşündü. Haksız da değildi. Üzerindeki Lisan?ı anlamakta güçlük çekiyordu. Daha önce hiç karşılaşmadığı bir dilde yazılmıştı. Ve Silindirin üzerindeki İşaretlerle parşömendeki işaretler birbirine uyumlu idi. Aniron Diller ile ilgili pek çok şey bilirdi, Elflerin kullandıkları dillerden birisi değildi bu. Druid Yada Khuzdul [cüce] dillerinden birisi de değildi. Aniron herşeyi çözümledim derken daha büyük bir karmaşanın içinde buluvermişti kendisini. O günden sonra zamanını hep bunu araştırarak geçirdi. Fakat Yazılar ve işaretler hakkında hiçbirşeye rastlamadı. Aylar geçmesine rağmen, kimseye de soramadı. Öylece bir kenara sakladı ve kaderine bıraktı. Ve Nujelmin tek ormanı olan Klimbor?daki evinde farklı şeylere yönelmeye başladı. Ama silindir ve içindeki parşömen hiç aklından çıkmadı.
2. Dianthra İn Sosaria..
Aradan mevsimler geçmiş, Klimbor ormanındaki ulu ağaçlar artık şarkılarını kesmişlerdi. Ağaçlar yaşlandıkça sesi kısılan varlıklardır, ve Klimbor ise son demlerini yaşıyordu o zamanlarda. Hırçın ve sinirliydi haliyle.. Ve birgün, ormandan sessiz sakin kimsenin dikkatini çekmeden ilerleyen birileri çıkagelmişti. Açıkçası Herkes ürkerdi o ormandan, içersinde olan olaylardan dolayı hala acı çığlıklar yüzyıllardır yankılanır. Ama herkimse o, ormandan sağ salim gelebilmişti.. Kısa zamanda bu gizemli kişinin kim olduğu sırrı façıklığa kavuşmuştu.. Gri Limanlara demir atan bir gemiden herkesin zaten haberi vardı, ama gelenlerin ışık elfi oalcağını kimse tahmin edemezdi. Neredeyse tümü doğuya gitmiş, birkaçı ise Moonglow civarındaydı, ve birisinin yolu ise Nujelm'e düşmüştü. İsmi Dianthra idi.. Sindar dilinde ?Altın Işık? anlamına gelir. Bu olay pekçok kişiyi şaşkına çevirse de yine bazı insanlar tarafından normal karşılandı. Bir Elfin tekrar Sosaria'ya dönmesi aslında pek hayra alamet sayılmazdı. Mantîken..
Ama bu olayın Aniron?da uyandırdığı sevinci hiç kimse anlayamazdı. Zîrâ Işık elfleri canlılar arasındaki en bilge kişilerdir.. Bu Aniron için birdaha ele geçirilemeyecek kadar büyük bir Şanstı gerçi duyar duymaz farkına varmıştı.. Nujelm'de bir Işık elfi vardı ve Aniron gözleri buğulu; yıllardır merak içersinde kaldığı şeyin esrarını çözebilmek için kendisine bir şans gönderildiğini düşünmüştü. . Parşomeni sakladığı yerden çıkaran Aniron yaşlı bir adamdan aldığı birkaç hediyeyle patikadan koşa koşa Dianthra?nın bulunduğu demirciye gidiyordu.
..Demirciye giderken hırkasının arasında sıkı sıkı tuttuğu silindirden fısıltılar geliyordu sanki, ama Aniron, o heyecan ve sevinçle buna aldırış bile etmiyor, hayal gördüğünü sanıyordu.. Ve bir süre sonra demirciye vardı. Pencereye dayandı, içeride sarı uzun saçlı birisi kılıcındaki zümrütleri kontrol ediyordu.. Demirci ortada yoktu,ama Aniron'un gördüğü şüphesiz Dianthra idi.
Dianthra, dışarıda heyecanlı gözlerle ona bakan Aniron?u gördü. Ve dışarıda saatlerce beklemesinden rahatsız olup onu içeri davet etti. Buna Çok sevinen Aniron içeri girdi ve Dianthra şaşkın bakışlarla Aniron?a bakarak;
- Evet genç bayan. Bakışlarından anlaşılıyor ki Bu ziyaretinin önemli bir sebebi var. Yanılıyor muyum??? dedi manalı bir tavırla.
-Evet. Kim Olduğunu biliyorum. Ve Hakkında söylenenleri. Beklide sana yardımcı olabilecek bir şeyler var bende. Hemde benim aydınlanmam için gerekli olan şeyler. Belkide bir efsane. Kimbilir.??? Dedi Aniron meraklı bakışları yine gözlerindeydi.. Ufak bir insanın ondan daha bilgeymiş gibi davranması Dianthra?nın hoşuna gitmişti.
-Neden Bahsettiğini anlayamadım. Ama gerçekten yardımcı olabileceğini düşünüyorsan her zaman yardım edebilirsin evladım.. ?? diyerek işine döndü. Ama Aniron?un elindeki silindir dikkatinden kaçmamıştı.
Aniron Dianthra?nın bakışlarını fark etti. Ve Silindiri arkasına doğru sakladı. Nedendir bilinmez birden saklama gereği hissetmişti. Ancak zaten Dianthra?nın yanına onu göstermeye gelmişti ve bu hareketinin bir manası yoktu. Birden Dianthra ona elini uzattı, bir şeyler istercesine. Aniron?da karşılık verdi fakat tam silindiri Dianthra?nın avuçlarına bırakacakken Dianthra irkildi..
-Bu olamaz.. Bu nerden eline geçti!! Buna kimse inanmayacak Ulu Valar hepimizi korusun.? Aniron?un cevabı belliydi;
-"Ne oldu? Bu kadar korkunç olan ne? Sadece merak etmiştim ne olduğuna dair hiçbir fikrim yok, ama sanırım sizin var efendim.. "dedi Aniron.. Merakı kat kat daha da artmıştı ve elmas gibi parlayan gözleriyle Dianthra?ya bakıyordu cevap vermesini bekleyerek.
Dianthra yaklaşık 10 15 dakika boyunca sessiz sakin düşündü, sadece düşündü.. Aniron?un dürttüklerini bile hissetmeyecek kadar derin düşüncelere daldı.. Sonunda kafasını kaldırdı ve Aniron?a seslendi..
-Bak genç bayan. Sana nasıl izah ederim bilmiyorum.?
Aniron onca zaman sakladığı ve ne olduğunu öğrenmek için çıldırdığı silindir hakkında bilgi almayı beklerken karşısında kekeleyen birilerini görmekten çok rahatsız olmuştu ve sinirlendi,
-Bana ne olduğunu söylemeyeceksen ben gidiyorum.." Diye karşılık verdi pervasız bir tavırla.
Dianthra?nın ondan sakladığı bir şeyler vardı. Ve ona silindirin, daha doğrusu içinde saklı olan parşömenin öyküsünü anlatmaya karar verdi.
Saatlerce anlattı ona uzun uzun hikayelerla konnuştukları şeylerin ne olduğu kesin bilinemez çünkü bu dialogların neredeyse tümü Quenya dilinde geçmişti aralarında. Dianthra?nın Aniron?a anlattığı Parşömen hikayesi?nin bir kısmı Kutsal kitap Gwannath?wilith?te şöyle anlatılır:
Gwannath?wilith saife 23: Elf Kralı Elenaesse, ile oğlu Erennion arasındaki dialog:
?..Babam, elf efendisi Grelden, soylu olmasına rağmen, yaşlıydı ve hala her şey eskisi gibi sanıyordu. Lakin Khangar (Karanlıklar Lordu) bu Dünya?dan çok uzakta zincirlenmiş olmasına rağmen biliyorum ki kötülüğü hiç bitmeyecek. Sosaria?nın tüm halklarıyla beraber omuz omuza savaşmıştık o yıllarda.. Minoc ve Yew İmparatoru Helsing Barracoon?un ordusu, Orta Dünya?nın kadim yaratıklarına hükmedebilen Jwelwen Rikktor Ve Ben Elf Kralı Elenaesse Telinnier, büyük bir ittifak oluşturmuştuk.. Çok büyük savaşçılardı. Helsing Rikktor ve Kral Barracoon o savaştan sonra birdaha bu topraklarda asla görünmedi. Çok açık ki evladım, halkımız bu savaşın sonunda Khangar?ın yenilmesyile kötüşüğün bu topraklardan uzaklaştığını düşünüyor. Evet şimdilerde refah içinde yaşıyoruz, Lakin birgün benim yerime geçeceksin ve Yüce bir Kral olacaksın.. Oğlum? İçimden bir his söylentilerin doğruluğunu savunuyor.. Karanlık birgün yine bu topraklar üzerine çökecek, İnanmak istemesemde bunu hissediyorum.. Ve sen o zaman hazırlıklı olacaksın.. Sana kimsenin bilmediği bir şeyden bahsedeyim mi? Khangar yenildiğinde ganimetini paylaşmak için kalesi zaptedilmişti. İyi hatırlıyorum büyük ve basamaklı bir kapı vardı ve Efendi Jwelwen Rikktor, kolumdan tutup oraya girmemiz gerektiğini söylüyordu. İçimde kötü bir his vardı; geri çekildim ve bu şeyin doğru olmadığını söyledim , Bırakın büyücüler halletsin dedim lakin dinlememeyi tercih ettiler.. Dışarıya çıktığımda, Kral Barracoon ve Genç Rikktor kapıyı açmayı başarmıştı, Saatler sonra onlar için geri döndüğümde heryer kan revan içindeydi, bir oda dolusu değerli eşya, parçalanmış altın bir sandık ve bir de boş bir çerçeve vardı..O gece bir rüya gördüm ve Rikktor ağlıyordu.. Elinde siyah, silindire benzer bir şeyler vardı ve atmaya çalışıyordu, sanki onunla konuşuyor ve silindir onu tehdit ediyormuşcasına baktıkça ağlıyordu.. Sana vasiyetim oğlum, uzak durman gereken bazı şeyler %&/+^????..?
Sayfa?nın sonu.
(Gwannath?wilith?den geriye sadece bölük pörçük sayfalar kalmıştır, ve bu sayfada onlardan birisidir) Sayfa burada sona eriyordu, fakat savaşın o son günü Kral Barracoon ve Rikktor, esrarengiz bir şeyler keşfetmişlerdi.. Aniden Kral ve büyük savaşçısı ortadan kaybolmuşlardı, cesetlerine rastlanmadı, öldü denilemedi lakin yaşadıklarına dair o günlerde hiçbir iz bulumamamıştı..
Dianthra?nın konuşması bittiğinde Aniron, ona şöyle diyordu:
-Kral Barracoon?la ilgili efsaneler var.. Kimileri onun büyük yaralar aldığını ve kendisini ve halkını büyülettiğini söylüyor, Cove? civarında biryerlere halkıyla beraber sıkışıp kalmış. Kimileri Fare adamlar görüyorlarmış ne kadar doğrudur bilemem. Cove mezarlığını geceleri ziyaret edenlerin söylentileri tabii... Rikktor?un ise sonunu azda olsa biliyoruz, en azından yaşadığını ve nerde olduğunu.. Bana bunu nerden bulduğumu sormuştun, Bir Ophlidian?la karşılaştım Haldor Ormanı?nda. Peşinde dev gibi bir ordu vardı?
Ve bir Unicorn öldürmüştü.."
Aniron Dianthra?dan cevap alamayınca sustu, Dianthra kımıldamıyordu bile. Öylece Silindire bakakalmış, başını ellerinin arasına almış, gözlerini bile kırpmıyordu. Dianthra olayları çözmüş gibiydi. Konu hakkında daha fazla konuşmadı. Kötülüğün hala bitmediği ayan beyan ortadaydı. Elf Kralı?nın kehaneti doğruydu. Bu Parşömen, Khangar?ın ondan sonrakiler için bıraktığı bir anahtar olmalıydı.. Dianthra sorgusuz sualsiz Parşömene el koydu.. Ama Aniron?un niyeti hiçte onu bırakacak gibi değildi.. Asıl macera onun için yeni başlıyordu?
End Of Part II.
To be Continued Part III ? Khangar?s Bat.
Kha7ad'dum? Copyright© 2007


Bu biraz daha başarılı prologue a göre tasvir ve akıcılık bakımından ama ters orantılı olarak imla yerlere düşmüş :)
Bu tip hikayelerle uğraşan çok fazla insan yok, normalde mümkün olduğu kadar pozitif eleştiri yaparım ama, pozitif eleştirinin gazıyla yazı yazma durumunu geçmişsin anladığım kadarı ile, eğer ciddi ciddi yazı yazmayı düşünüyorsan, tasvirlerine biraz daha detay ve süsleme yapman, imlaya da biraz özen göstermen gerekiyor.
Devamını bekliyorum.
Bu tip hikayelerle uğraşan çok fazla insan yok, normalde mümkün olduğu kadar pozitif eleştiri yaparım ama, pozitif eleştirinin gazıyla yazı yazma durumunu geçmişsin anladığım kadarı ile, eğer ciddi ciddi yazı yazmayı düşünüyorsan, tasvirlerine biraz daha detay ve süsleme yapman, imlaya da biraz özen göstermen gerekiyor.
Devamını bekliyorum.

Wulfgar yazmış:
Teşekkür ettim yorumun için =) Normalde imlaya dikkat eden birisiyim, ama yazdıktan sonra inan iş güç, in - game vb. birsürü şey olunca kontrol etmeden foruma koydum, bu konuda ilk eleştiren değilsin, bundan sonrakilere dikkat edeceğim ^^ Ve detaya girmeyi çok istiyorum, çokta seviyorum, hatta bazı yerlerde fazla detaya değiniyorum. Lakin tamamını detaylı anlattığım zaman bu seferde çok uzun oluyor ve milletin okumaya gözü korkuyor bölümler halinde koymama rağmen. Herkese hitap etsin istiyorum birazda, özellikle yeni okuyuculara. Kısa tutmak içinde biraz daha sade anlatıyorum, bu seferde çıplak kalıyor =)



1. sayfa (Toplam 1 sayfa) [ 6 mesaj ] |
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız |