Burda şiir sevilmediğini bilsem de buyrun kendi şiirlerim. Sayfaya git: 1, 2, Sonraki |
Yazar
Mesaj
Allah Konuştu
Nasıl istersen öyle olsun
Tüm günahlarının üstüne,
Birde nasıl istersen öyle olsun.
Yalnızsın,
Karanlıktasın.
Ölümsüz korkular içindesin bazen,
Ve bazen dirilen şiddetin anavatanı.
Çok acı çekiyorsun onun yüzünden.
Nasıl istersen der gibi kollarına atıldığında
Sanki bağrında değilmiş gibi
Onu hala özlüyorsun,
Biliyorum.
Acıların gökkuşağı düşünce önüne,
Kazanın içinde onu buldun.
Gözlerine baktığında
Bu o diye haykıran düşünceni okudum
Oradaydım,
Seni izliyordum.
Doğumundan ölümüne kadar
Hakkında herşeyi biliyorum,
Seni hiç unutmadım sevgili kulum.
Herkes sevdiğini yanında ister dedin
Onu sana verdim,
Ve onada seni hediye ettim.
Senden daha dertli,
Benden çok uzaktı.
Ben sana onun acılarını sahiplen demedim!
Kaderine karşı geldin,
Cezanı kendin verdin.
Çok uzaktasın...
Hiç durmadan
Bıkmadan,
Hala onu seviyorsun.
Aklım almıyor bu cehaleti!
KİMSEYE BÖYLE BİR AŞK VERMEDİM!!!
------------
Bir Gevreğin Yarısı
Bir zamanlar Alsancak'da keman kursuna giderdin.
Ve o günlerde her sabah
Vapurda edilen muhabbeti sevdiğimizden,
Karşıyaka'ya gider hiç inmeden geri dönerdik.
Ama ondan önce fırından yeni çıkan gevreği mutlaka alırdım.
İskeleye varana kadar soğusada, ellerimiz sıcacık kalırdı.
Vapurun ikinci katında kuytu bir köşeye oturur
İkiyüzer kuruştan birer çay ve bir gevreğin yarısıyla,
Acıların velayetini üstümüze alırdık.
Kaptan motorları çalıştırınca tedirgin olur,
İskeleden uzaklaşırken arkada bıraktıklarımızı düşünürdük.
Gitmek, ayrılmak, terkedilmek, uzaklaştıkça küçülmek ne kötü!
Sen gevreğini martılara atıp doymadım derdin
Sonra ne kadar suç varsa onların üstüne yıkar,
Aklımıza geleni sayar, gülüşürdük.
Tekrar Alsancak iskelesine döndükten sonra,
El ele keman kursuna yürürdük.
O eski binada, altıma bir tabure çekip duvara yaslanır,
Seni dinlerdim.
Adını bilmediğim parçayı çalarken
Beni o hüzünlü keman sesiyle dört yerimden bıçaklar,
Her seferinde kalbimide çalardın.
Benim huysuz ateş böceğimdin
Senin hep yanlış notalarını sevdim,
Ve asla düzeltmeye gerek duymadım.
-----------
Bir İnsanın Yarısı
Herşeyimi ruhuna üflüyorum,
Kahve kokan hayallerimi ve duygularımı.
İki insan,
Bir insanın iki yarısı olmalı.
Damarlarım ol ki, kanım akabilsin
Sen acırsan, ben kanarım,
Ben kanarsam, acımalısın.
İçtiğim sigaradan koru beni,
Ciğerlerim ol!
Aklımda gezinen tilki gibi savaş benimle,
Hem sebebim, hem tesellim ol
Aynı duygular içinde kavrulalım
Alevlerimiz dünyaya savrulsun,
İlle yanacaksak, kendimizi yakalım!
Kimsesiz sahillerin dolunayı
Ruhuna aşk şarkıları işlerim
Sen duygulu gözlerle gülümserken
Yıldızlar gülümser denizin üstünden
Sonra, uyumaya yeltenirsin hemen
Kızıl kumların üstünde göğsümde yatarken,
Kulağına seni sevdiğimi fısıldarım.
Zaten,
Zaten sen hep gözlerimden anlarsın
Sadece gözlerimi görünce parlar,
Ayışığı.
Zemheri kışların içinde güneşin kızı,
Geceleyin balkonda kahve sefamsın.
Elim kolum beline dolanmış, başın omzumda,
Isıt ruhumu!
Başımızdaki poyrazı çek bi köşeye konuş,
Bağrında ısıt beni.
Gözlerin gözlerime
Dudakların dudaklarıma
Kahve tadı gelsin, uykumu açsın,
Sonra yanaklarında diş izlerim.
Bu bedeni paylaş benimle,
Damarlarım ol ki, kanamayalım.
Bir insanın yarısı gibi
Bir yarımız ayrılırsa tam orta yerinden
Eğer anlamassa sevgiden,
Biliyorsun işte...
Birimizin ciğeri olmaz,
Diğerinin kalbi.
-----------
Mahkumsun
Mağrur gecelerin annenden sıcak kolları
O senden daha hırçın dalgalı denizleri
Sabah kapkara gözlerin gibi aydınlığı
Allahtan korkmaz onun gibi kahpeleri,
Biliyorsun.
Ara sıra huysuzlaşan kocaman öfkeyi
Mutluluğun ardından bakıpta ağlayanı
Bazen bir ekmek kırıntısı arayan beni
Senin için şarap olup denize döküleni,
Tanıyorsun.
Ağaçların gölgesinde uzanıp düşünmeyi
Cehennem içinde cennet hayal etmeyi
Gözlerini açınca ışığı görmeyi
Ellerin gibi içindekini kullanmayı,
Öğreniyorsun.
Sana ait olacak bıçakla savaştığın yeri
Seni masaldan dünyaya taşıyacak bir gemi
Uzak bir memleketten benim gibi bir beni
Yağmuru yaratan Mikail'in dört mevsim evini,
Buluyorsun.
Beyninde mahkum, ıssız ve kanayan geceleri
Özgürlüğü elinden alınmış kuşa benzemeyi
Paslanmış kalbindeki o biçim sebebi
Uykunda gördüğün gözlerini öpen meleği,
Anlıyorsun.
Feryat figan yağmurda çıplak dolaşmayı
Bir kurt gibi gözlerinin içine bakmayı
Onu alıp sabahleyin koynuna sarmayı
Kazana girip aklınca cadılık etmeyi,
Seviyorsun.
-----
Çocukluğumun o basit tek katlı sarı evini çizmişsin.
Koşarken düşmüş, dizleri yara bere içinde
Kutu kutu penselerden, sobelerden bıkmış,
Bir kız çocuğu evin önünde duran.
Balkon masasında yanyana ısınan iki boş çay bardağı miras kalmış,
Birbirine sarılan anılardan.
Ay ışığında çıplak bir kızın dans edişi gibi,
Rüzgara direnen kırmızı bir gül ekmişsin bahçeye.
Tuvalin ortasına bir yangın koymuşsun yüreğinden çıkarıp,
Küllenip uçuşan beyaz hayaller dokundurmuşsun.
Tek dürüst adam karakalem dercesine,
Pastel renklerle küfretmişsin dünyaya.
Ellerin tiner kokarken çizdiğin hayallerine saklanan adam,
Küçük kızın gözleriyle dans ediyor.
Sonra kocaman bir boşluk bırakmışsın.
Kim bilir ne düşünüyordun...
Anlat bana.
--------------
Üstüme Üstüme Gelen Kaldırımdaki Aşk
Çok güzelsin dedim
Seni duydum dedi
Baştan ayağa süzdün dedim
Sende gözlerimi takiptesin dedi
Biraz ukalaymışsın dedim
Biraz uçuksun dedi
Sanatkarım dedim
Yani açsın dedi
O kadarda değil dedim
Ben seni doyururum dedi
Sen hayırsevermisin dedim
Seniseverim dedi
Nereye böyle dedim
Öylesine yürüyorum dedi
Dudaklarına bayıldım dedim
Terbiyesizleşme dedi
Suni tenefüs isterim dedim
Sunisini veremem dedi
İşin yokmu senin dedim
Mimarlık okuyorum dedi
Kiracın olurum dedim
Ben temelli isterim dedi
Anlaştık dedim
Seni daha tanımıyorum dedi
Seninle konuşmak hoşuma gitti dedim
Daha birşey konuşmadık ki dedi
Bakışlarımdan tanı beni dedim
Gözlerinin altı mosmor dedi
Hayattandır dedim
Yaşın kaç dedi
Yirmi ikiye giriyorum dedim
Ruhun kaç ruhun dedi
Ölmek üzere dedim
Sende bendensin dedi
Tam benimle gel diyecektim
Aynı yöne gitmiyoruz dedi
Arkamı dönüp bakmadım bile,
O da seslenmedi...
Hoşçakal da demedi,
Belki sadece, "dur" dememi beklemişti.
---------
Lades
Eve geldim bebeğim...
Odamız perişan gözüküyordu,
Karanlığı severiz, perdeler her zamanki gibi.
Toplamaya başladım dağıttıklarımızı
Gözüm dolabına takıldı
Komidinin üstünde makyajların,
Bugün aklımdan hiç çıkamadın...
Oysa evden ne kadar kolay çıkmıştın,
Nazikçe ayakkabılarını giyerken çekecek yerine küfürle...
Elimde tornavida,
Kırık dökük dolabının tutacaklarını tamir ediyorum şimdi.
Odamızı düzenli görmek istiyorum.
Kan kaybeden hayatımı içime sindirmek adına,
Elimde tornavida, ilişkimizi tamir ediyorum.
Nasıl istersen öyle olsun
Tüm günahlarının üstüne,
Birde nasıl istersen öyle olsun.
Yalnızsın,
Karanlıktasın.
Ölümsüz korkular içindesin bazen,
Ve bazen dirilen şiddetin anavatanı.
Çok acı çekiyorsun onun yüzünden.
Nasıl istersen der gibi kollarına atıldığında
Sanki bağrında değilmiş gibi
Onu hala özlüyorsun,
Biliyorum.
Acıların gökkuşağı düşünce önüne,
Kazanın içinde onu buldun.
Gözlerine baktığında
Bu o diye haykıran düşünceni okudum
Oradaydım,
Seni izliyordum.
Doğumundan ölümüne kadar
Hakkında herşeyi biliyorum,
Seni hiç unutmadım sevgili kulum.
Herkes sevdiğini yanında ister dedin
Onu sana verdim,
Ve onada seni hediye ettim.
Senden daha dertli,
Benden çok uzaktı.
Ben sana onun acılarını sahiplen demedim!
Kaderine karşı geldin,
Cezanı kendin verdin.
Çok uzaktasın...
Hiç durmadan
Bıkmadan,
Hala onu seviyorsun.
Aklım almıyor bu cehaleti!
KİMSEYE BÖYLE BİR AŞK VERMEDİM!!!
------------
Bir Gevreğin Yarısı
Bir zamanlar Alsancak'da keman kursuna giderdin.
Ve o günlerde her sabah
Vapurda edilen muhabbeti sevdiğimizden,
Karşıyaka'ya gider hiç inmeden geri dönerdik.
Ama ondan önce fırından yeni çıkan gevreği mutlaka alırdım.
İskeleye varana kadar soğusada, ellerimiz sıcacık kalırdı.
Vapurun ikinci katında kuytu bir köşeye oturur
İkiyüzer kuruştan birer çay ve bir gevreğin yarısıyla,
Acıların velayetini üstümüze alırdık.
Kaptan motorları çalıştırınca tedirgin olur,
İskeleden uzaklaşırken arkada bıraktıklarımızı düşünürdük.
Gitmek, ayrılmak, terkedilmek, uzaklaştıkça küçülmek ne kötü!
Sen gevreğini martılara atıp doymadım derdin
Sonra ne kadar suç varsa onların üstüne yıkar,
Aklımıza geleni sayar, gülüşürdük.
Tekrar Alsancak iskelesine döndükten sonra,
El ele keman kursuna yürürdük.
O eski binada, altıma bir tabure çekip duvara yaslanır,
Seni dinlerdim.
Adını bilmediğim parçayı çalarken
Beni o hüzünlü keman sesiyle dört yerimden bıçaklar,
Her seferinde kalbimide çalardın.
Benim huysuz ateş böceğimdin
Senin hep yanlış notalarını sevdim,
Ve asla düzeltmeye gerek duymadım.
-----------
Bir İnsanın Yarısı
Herşeyimi ruhuna üflüyorum,
Kahve kokan hayallerimi ve duygularımı.
İki insan,
Bir insanın iki yarısı olmalı.
Damarlarım ol ki, kanım akabilsin
Sen acırsan, ben kanarım,
Ben kanarsam, acımalısın.
İçtiğim sigaradan koru beni,
Ciğerlerim ol!
Aklımda gezinen tilki gibi savaş benimle,
Hem sebebim, hem tesellim ol
Aynı duygular içinde kavrulalım
Alevlerimiz dünyaya savrulsun,
İlle yanacaksak, kendimizi yakalım!
Kimsesiz sahillerin dolunayı
Ruhuna aşk şarkıları işlerim
Sen duygulu gözlerle gülümserken
Yıldızlar gülümser denizin üstünden
Sonra, uyumaya yeltenirsin hemen
Kızıl kumların üstünde göğsümde yatarken,
Kulağına seni sevdiğimi fısıldarım.
Zaten,
Zaten sen hep gözlerimden anlarsın
Sadece gözlerimi görünce parlar,
Ayışığı.
Zemheri kışların içinde güneşin kızı,
Geceleyin balkonda kahve sefamsın.
Elim kolum beline dolanmış, başın omzumda,
Isıt ruhumu!
Başımızdaki poyrazı çek bi köşeye konuş,
Bağrında ısıt beni.
Gözlerin gözlerime
Dudakların dudaklarıma
Kahve tadı gelsin, uykumu açsın,
Sonra yanaklarında diş izlerim.
Bu bedeni paylaş benimle,
Damarlarım ol ki, kanamayalım.
Bir insanın yarısı gibi
Bir yarımız ayrılırsa tam orta yerinden
Eğer anlamassa sevgiden,
Biliyorsun işte...
Birimizin ciğeri olmaz,
Diğerinin kalbi.
-----------
Mahkumsun
Mağrur gecelerin annenden sıcak kolları
O senden daha hırçın dalgalı denizleri
Sabah kapkara gözlerin gibi aydınlığı
Allahtan korkmaz onun gibi kahpeleri,
Biliyorsun.
Ara sıra huysuzlaşan kocaman öfkeyi
Mutluluğun ardından bakıpta ağlayanı
Bazen bir ekmek kırıntısı arayan beni
Senin için şarap olup denize döküleni,
Tanıyorsun.
Ağaçların gölgesinde uzanıp düşünmeyi
Cehennem içinde cennet hayal etmeyi
Gözlerini açınca ışığı görmeyi
Ellerin gibi içindekini kullanmayı,
Öğreniyorsun.
Sana ait olacak bıçakla savaştığın yeri
Seni masaldan dünyaya taşıyacak bir gemi
Uzak bir memleketten benim gibi bir beni
Yağmuru yaratan Mikail'in dört mevsim evini,
Buluyorsun.
Beyninde mahkum, ıssız ve kanayan geceleri
Özgürlüğü elinden alınmış kuşa benzemeyi
Paslanmış kalbindeki o biçim sebebi
Uykunda gördüğün gözlerini öpen meleği,
Anlıyorsun.
Feryat figan yağmurda çıplak dolaşmayı
Bir kurt gibi gözlerinin içine bakmayı
Onu alıp sabahleyin koynuna sarmayı
Kazana girip aklınca cadılık etmeyi,
Seviyorsun.
-----
Çocukluğumun o basit tek katlı sarı evini çizmişsin.
Koşarken düşmüş, dizleri yara bere içinde
Kutu kutu penselerden, sobelerden bıkmış,
Bir kız çocuğu evin önünde duran.
Balkon masasında yanyana ısınan iki boş çay bardağı miras kalmış,
Birbirine sarılan anılardan.
Ay ışığında çıplak bir kızın dans edişi gibi,
Rüzgara direnen kırmızı bir gül ekmişsin bahçeye.
Tuvalin ortasına bir yangın koymuşsun yüreğinden çıkarıp,
Küllenip uçuşan beyaz hayaller dokundurmuşsun.
Tek dürüst adam karakalem dercesine,
Pastel renklerle küfretmişsin dünyaya.
Ellerin tiner kokarken çizdiğin hayallerine saklanan adam,
Küçük kızın gözleriyle dans ediyor.
Sonra kocaman bir boşluk bırakmışsın.
Kim bilir ne düşünüyordun...
Anlat bana.
--------------
Üstüme Üstüme Gelen Kaldırımdaki Aşk
Çok güzelsin dedim
Seni duydum dedi
Baştan ayağa süzdün dedim
Sende gözlerimi takiptesin dedi
Biraz ukalaymışsın dedim
Biraz uçuksun dedi
Sanatkarım dedim
Yani açsın dedi
O kadarda değil dedim
Ben seni doyururum dedi
Sen hayırsevermisin dedim
Seniseverim dedi
Nereye böyle dedim
Öylesine yürüyorum dedi
Dudaklarına bayıldım dedim
Terbiyesizleşme dedi
Suni tenefüs isterim dedim
Sunisini veremem dedi
İşin yokmu senin dedim
Mimarlık okuyorum dedi
Kiracın olurum dedim
Ben temelli isterim dedi
Anlaştık dedim
Seni daha tanımıyorum dedi
Seninle konuşmak hoşuma gitti dedim
Daha birşey konuşmadık ki dedi
Bakışlarımdan tanı beni dedim
Gözlerinin altı mosmor dedi
Hayattandır dedim
Yaşın kaç dedi
Yirmi ikiye giriyorum dedim
Ruhun kaç ruhun dedi
Ölmek üzere dedim
Sende bendensin dedi
Tam benimle gel diyecektim
Aynı yöne gitmiyoruz dedi
Arkamı dönüp bakmadım bile,
O da seslenmedi...
Hoşçakal da demedi,
Belki sadece, "dur" dememi beklemişti.
---------
Lades
Eve geldim bebeğim...
Odamız perişan gözüküyordu,
Karanlığı severiz, perdeler her zamanki gibi.
Toplamaya başladım dağıttıklarımızı
Gözüm dolabına takıldı
Komidinin üstünde makyajların,
Bugün aklımdan hiç çıkamadın...
Oysa evden ne kadar kolay çıkmıştın,
Nazikçe ayakkabılarını giyerken çekecek yerine küfürle...
Elimde tornavida,
Kırık dökük dolabının tutacaklarını tamir ediyorum şimdi.
Odamızı düzenli görmek istiyorum.
Kan kaybeden hayatımı içime sindirmek adına,
Elimde tornavida, ilişkimizi tamir ediyorum.









stell1236 yazmış:
çekirdeğede çidem deriz boyoz yeriz rahatlığından kaynaklanıyo izmirin kim ne isterse der burası izmir kardeşim sdfsdfsd ankaralınında istanbullununda antalyalınında tüm şehirlerin tatile geldiği bağımsız memleket burası dağılın leyn sdfsd

1. sayfa (Toplam 2 sayfa) [ 14 mesaj ] |
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız |