Malas'ın Hikayesi Sayfaya git: 1, 2, Sonraki |
Yazar
Mesaj
ÖNSÖZ : Malas'ın oyun kurgusuna özgü bir hikayesi, en azından Türkçe olarak yoktu. Gerçeğe en yakın hikaye olması amacıyla kolları sıvadım. İsimler, olaylar ve kişiler kurguyu bozmayacak şekilde tamamen uydurmadır. Umarım beğenirsiniz.
Fellucia'da yüz yıllar boyu süren savaşlar yüzünden, amacı sadece yaşamak olan iyi ve bilge insanlar yaşabilecekleri, ticaret yapabilecekleri ve karanlığı kontrol altında tutabilecekleri bir mekan aramaya başladılar. Bir çok gezgin ve seyyah bu yolda ömrünü harcadı. Onurlu insanların arayışları bir noktada Grimswind ismiyle örtüşmeye ve onun maceralarını konu almaya başladı.
Görünüşe göre Grimswind'in insan mı ya da Tanrılaşmış bir bilge mi olduğu tam olarak bilinmiyor, farklı şehirlerde farklı hikayeleri anlatılıyordu. En gerçekçi olanı ise Orc'larla girdiği bir savaş sırasında, tüm ordusunu kaybeden bir kralın, çarpışma sırasında 4-5 orc'la birlikte kanatlı atının üstünde ortadan kaybolduğudur. Kralın insanlığa iyilik getirmesine yardımcı olması için Tanrıların bu atı hediye ettiği ve adına Ki-rin dediği söyleniyordu. Söylentinin bu kısmı bir çok parçaya ayrılıyor. Kimileri Grimswild'in öldüğünü, kimileri Tanrıların yanına alındığını, kimileri ise yıldızlara uçtuğunu ve yerleştiğini söylüyordu..
İş artık Grimswind'i bulmakta ve onun yanına ulaşmaktaydı.
Peanor, Trinsic'te yetişmiş genç ve akıllı bir savaşçıydı. Babası gibi bir şovalye olabilmek için babasından tüm öğretileri öğreniyordu. Kılıç ustalığı mükemmele yakın olsada, kutsal sözcükleri kullanmakta ve ışığı kullanmakta zorluk çekiyordu. Ne kaslı kolları ne de parlak zırhı, hatalı sözcüklerden dolayı ortaya çıkan yakıcı ışıktan kendisini koruyamıyordu. Bir eksik vardı ve bunu bulması gerekiyordu.
Zaman içinde kralın karşısına şovalye ünvanıyla çıkmabilmesi için kendisine Grimswind'in izini bulması emredildi. (Peanor'un bu aşamaya nasıl geldiği ayrı bir hikaye konusudur)
Şehir şehir, tapınak tapınak gezdikten sonra yaşlı bir ölüm büyücüsüyle tanıştı. Bir zamanlar büyünün karanlık tarafını seçmiş ve lanetlenmiş bir büyücüydü. Artık büyü yapamıyor olsa da bunun sadece yer yüzünde yapamadığını düşünüyor ve Grimswind'in dünyasına geçerse iyilik için büyü yapabileceğine inanıyordu. Peanor'la birbirlerine bildiklerini anlattılar ve Kral'ın savaştığı meydana gitme kararı aldır. Tabi artık ortada bir meydan yoktu, oraya kralın tek varisi olan kızı Carpeathia tarafından bir tapınak inşa ettirilmişti. Tapınak daha çok piramit şeklinde, her düz kenarında 15 kapısı olan bir yapıydı. Toplam 60 kapının sadece bir tanesi doğru girişi gösteriyordu ve güneşin konumuna göre giriş yer değiştiriyordu. Ayrıca tapınağa girmek için erdem sahibi olmak ve iyilik için çalışan bir kalbe sahip olmak gerekiyordu. Yanlış bir kapıdan girerseniz veya bu erdemlere sahip değilseniz sizi ıstırap dolu sonsuz bir hayat bekliyordu. Peanor kapıların önünde günlerini geçirdi. Türlü türlü ışık oyunları denedi ama başarılı olamadı. Ölüm büyücüsü ise elinden birşey gelemediği için beklemekteydi, hatta kalbinin bir köşesinde kötülük kalmış olabileceği ve doğru kapıdan bile girse sonsuzluğa adım atacağı endişesini taşıyordu. Peanor bir gece, gökyüzü ışıl ışıl yıldız doluyken kapılardan birinin içinden milyonlarca ışık demetinin dışarı çıkıp yıldızlara parlaklık verdiğini gördü. Bunu ölüm büyücüsüne göstermeye çalışsa da büyücü ortada ışık falan göremiyordu. Genç adam kapının önünde durup ışık demetlerinin bir melodi fısıldadığını duydu :
Işıktan yarattık biz dünyamızı
Karanlığı hapsettik meçhul zindana
Yıldızlara yerleşti efendimiz
Kızını alacak yakında yanına
Anlam veremese de kendini kapının diğer tarafında buldu. İçeri girmişti ve herhangi bir acı hissetmiyordu. Ölüm büyücüsü de arkasından onu takip etti ama kapıdan adımını atar atmaz ortadan kayboldu. Peanor duvarları olmayan, ince bir yolda bir süre yürüdü. Piramidin merkezine büyük bir salona vardı. İşte orada Carpeathia'yı ilk kez gördü. Bembeyaz boynuzlu bir at üzerinde duruyor ve havaya bakıyor, sanki birisiyle konuşuyor gibiydi. (Carpeathia'nın güzelliğini anlatmak için ne kelimeler yeterli kalır, ne de herhangi bir tasvir yapılabilir) Aniden duraksadı ve Peanor'u farketti.
- Sen buraya nasıl girdin?
Dili tutulmuş olan Peanor konuşamadan geldiği yolu elindeki kılıcıyla işaret etti.
Peanor gözlerini açtığında oldukça rahat bir yatakta yatıyordu. Az sonra Carpeathia içeri girdi ve konuşmaya başladılar. Peanor tüm bildiklerini ve yaşadıklarını anlattı. Carpeathia'nın ise babasının yerini bildiğini ve tapınağı babasıyla konuşmak için kullandığını, çoğu zaman onun yanına gittiğini öğrendiğinde ise çok sevindi. Ayrıca büyücü arkadaşının yer altındaki bir zindanda tutsak olduğunu, en azından hala nefes aldığını duyunca bir şovalyeye yakışmayacak laubalilikte dans etti. Ömrünün sonuna kadar da bu dansı yüzünden kendinden utanacaktı.
/// Hikayenin bu bölümünden sonrası Peanor, Carpeathia ve Büyücünün yıldızlara çıkışını, oraya halklarını ve medeniyetlerini götürmelerini, iki gencin evliliği ve çocuklarını anlatacak. Özetle büyücüye Umbra ismi, Peanor'un doğan çocuğuna Luna ismi verildiğini söyleyelim. Yıldızlarda kırıklı 2 büyük ada ve 1 ada takımının birbirine bağlanması tamamen Peanor'un bilgeliğidir. Büyücü Umbra ve Grimswind, Malas ismini verdikleri bu yeni dünyayı dışarıya karşı büyü kalkanlarıyla soğurdular ve Doom Gauntlet'e hapsettiler. Malas dünyasında suç sıfırdır. Hile, hurda, dolandırıcılık, hırsızlık ve cinayet yapılamaz. Bu düşüncede olanlar Malas'a ayak bastıkları anda bu düşüncelerinden arınırlar ve asla suç işlemek akıllarına gelmez. ////
Luna : Trinsic ve Büyük Britanya gibi yolları ve kum taşından duvarları olan merkezi bir ticaret şehri olarak bilinir. Çeşitli tüccarlar şehrin kalbinde, kalın duvarlarla çevrili, Chivalry devriyeleri ile korunan merkezde mallarını satmak için bulunur. Muhafızlar tarafından korunamayan dış yeşillik alana sahiptir.
Umbra : "City Necromancers" olarak adlandırılır. Büyücünün ikamet ettiği şehirdir. Luna'dan daha düzensiz bu şehrin duvarları gri ve yer yer kan kırmızısı motifler vardır. Bu belki de başarısız Necro büyücülerinin kalıntılarıdır.
Her iki şehir merkezine de uzak olan bir alanda ise Grimswind'le gelen Orc'ların soyu devam etmektedir. Sayıları giderek artacak, belki de bu huzuru bozacak bir savaş çıkacaktır.
Yazım Süresi : 3 saat 25 dakika ....
Kurgu : BeaLzeBuB
Yararlanılan Kaynaklar
uo.stratics.com
uo.stratics.com forum
uoherald.com
wikipedia.com
BeaLzeBuB'ın beyni...
Fellucia'da yüz yıllar boyu süren savaşlar yüzünden, amacı sadece yaşamak olan iyi ve bilge insanlar yaşabilecekleri, ticaret yapabilecekleri ve karanlığı kontrol altında tutabilecekleri bir mekan aramaya başladılar. Bir çok gezgin ve seyyah bu yolda ömrünü harcadı. Onurlu insanların arayışları bir noktada Grimswind ismiyle örtüşmeye ve onun maceralarını konu almaya başladı.
Görünüşe göre Grimswind'in insan mı ya da Tanrılaşmış bir bilge mi olduğu tam olarak bilinmiyor, farklı şehirlerde farklı hikayeleri anlatılıyordu. En gerçekçi olanı ise Orc'larla girdiği bir savaş sırasında, tüm ordusunu kaybeden bir kralın, çarpışma sırasında 4-5 orc'la birlikte kanatlı atının üstünde ortadan kaybolduğudur. Kralın insanlığa iyilik getirmesine yardımcı olması için Tanrıların bu atı hediye ettiği ve adına Ki-rin dediği söyleniyordu. Söylentinin bu kısmı bir çok parçaya ayrılıyor. Kimileri Grimswild'in öldüğünü, kimileri Tanrıların yanına alındığını, kimileri ise yıldızlara uçtuğunu ve yerleştiğini söylüyordu..
İş artık Grimswind'i bulmakta ve onun yanına ulaşmaktaydı.
Peanor, Trinsic'te yetişmiş genç ve akıllı bir savaşçıydı. Babası gibi bir şovalye olabilmek için babasından tüm öğretileri öğreniyordu. Kılıç ustalığı mükemmele yakın olsada, kutsal sözcükleri kullanmakta ve ışığı kullanmakta zorluk çekiyordu. Ne kaslı kolları ne de parlak zırhı, hatalı sözcüklerden dolayı ortaya çıkan yakıcı ışıktan kendisini koruyamıyordu. Bir eksik vardı ve bunu bulması gerekiyordu.
Zaman içinde kralın karşısına şovalye ünvanıyla çıkmabilmesi için kendisine Grimswind'in izini bulması emredildi. (Peanor'un bu aşamaya nasıl geldiği ayrı bir hikaye konusudur)
Şehir şehir, tapınak tapınak gezdikten sonra yaşlı bir ölüm büyücüsüyle tanıştı. Bir zamanlar büyünün karanlık tarafını seçmiş ve lanetlenmiş bir büyücüydü. Artık büyü yapamıyor olsa da bunun sadece yer yüzünde yapamadığını düşünüyor ve Grimswind'in dünyasına geçerse iyilik için büyü yapabileceğine inanıyordu. Peanor'la birbirlerine bildiklerini anlattılar ve Kral'ın savaştığı meydana gitme kararı aldır. Tabi artık ortada bir meydan yoktu, oraya kralın tek varisi olan kızı Carpeathia tarafından bir tapınak inşa ettirilmişti. Tapınak daha çok piramit şeklinde, her düz kenarında 15 kapısı olan bir yapıydı. Toplam 60 kapının sadece bir tanesi doğru girişi gösteriyordu ve güneşin konumuna göre giriş yer değiştiriyordu. Ayrıca tapınağa girmek için erdem sahibi olmak ve iyilik için çalışan bir kalbe sahip olmak gerekiyordu. Yanlış bir kapıdan girerseniz veya bu erdemlere sahip değilseniz sizi ıstırap dolu sonsuz bir hayat bekliyordu. Peanor kapıların önünde günlerini geçirdi. Türlü türlü ışık oyunları denedi ama başarılı olamadı. Ölüm büyücüsü ise elinden birşey gelemediği için beklemekteydi, hatta kalbinin bir köşesinde kötülük kalmış olabileceği ve doğru kapıdan bile girse sonsuzluğa adım atacağı endişesini taşıyordu. Peanor bir gece, gökyüzü ışıl ışıl yıldız doluyken kapılardan birinin içinden milyonlarca ışık demetinin dışarı çıkıp yıldızlara parlaklık verdiğini gördü. Bunu ölüm büyücüsüne göstermeye çalışsa da büyücü ortada ışık falan göremiyordu. Genç adam kapının önünde durup ışık demetlerinin bir melodi fısıldadığını duydu :
Işıktan yarattık biz dünyamızı
Karanlığı hapsettik meçhul zindana
Yıldızlara yerleşti efendimiz
Kızını alacak yakında yanına
Anlam veremese de kendini kapının diğer tarafında buldu. İçeri girmişti ve herhangi bir acı hissetmiyordu. Ölüm büyücüsü de arkasından onu takip etti ama kapıdan adımını atar atmaz ortadan kayboldu. Peanor duvarları olmayan, ince bir yolda bir süre yürüdü. Piramidin merkezine büyük bir salona vardı. İşte orada Carpeathia'yı ilk kez gördü. Bembeyaz boynuzlu bir at üzerinde duruyor ve havaya bakıyor, sanki birisiyle konuşuyor gibiydi. (Carpeathia'nın güzelliğini anlatmak için ne kelimeler yeterli kalır, ne de herhangi bir tasvir yapılabilir) Aniden duraksadı ve Peanor'u farketti.
- Sen buraya nasıl girdin?
Dili tutulmuş olan Peanor konuşamadan geldiği yolu elindeki kılıcıyla işaret etti.
Peanor gözlerini açtığında oldukça rahat bir yatakta yatıyordu. Az sonra Carpeathia içeri girdi ve konuşmaya başladılar. Peanor tüm bildiklerini ve yaşadıklarını anlattı. Carpeathia'nın ise babasının yerini bildiğini ve tapınağı babasıyla konuşmak için kullandığını, çoğu zaman onun yanına gittiğini öğrendiğinde ise çok sevindi. Ayrıca büyücü arkadaşının yer altındaki bir zindanda tutsak olduğunu, en azından hala nefes aldığını duyunca bir şovalyeye yakışmayacak laubalilikte dans etti. Ömrünün sonuna kadar da bu dansı yüzünden kendinden utanacaktı.
/// Hikayenin bu bölümünden sonrası Peanor, Carpeathia ve Büyücünün yıldızlara çıkışını, oraya halklarını ve medeniyetlerini götürmelerini, iki gencin evliliği ve çocuklarını anlatacak. Özetle büyücüye Umbra ismi, Peanor'un doğan çocuğuna Luna ismi verildiğini söyleyelim. Yıldızlarda kırıklı 2 büyük ada ve 1 ada takımının birbirine bağlanması tamamen Peanor'un bilgeliğidir. Büyücü Umbra ve Grimswind, Malas ismini verdikleri bu yeni dünyayı dışarıya karşı büyü kalkanlarıyla soğurdular ve Doom Gauntlet'e hapsettiler. Malas dünyasında suç sıfırdır. Hile, hurda, dolandırıcılık, hırsızlık ve cinayet yapılamaz. Bu düşüncede olanlar Malas'a ayak bastıkları anda bu düşüncelerinden arınırlar ve asla suç işlemek akıllarına gelmez. ////
Luna : Trinsic ve Büyük Britanya gibi yolları ve kum taşından duvarları olan merkezi bir ticaret şehri olarak bilinir. Çeşitli tüccarlar şehrin kalbinde, kalın duvarlarla çevrili, Chivalry devriyeleri ile korunan merkezde mallarını satmak için bulunur. Muhafızlar tarafından korunamayan dış yeşillik alana sahiptir.
Umbra : "City Necromancers" olarak adlandırılır. Büyücünün ikamet ettiği şehirdir. Luna'dan daha düzensiz bu şehrin duvarları gri ve yer yer kan kırmızısı motifler vardır. Bu belki de başarısız Necro büyücülerinin kalıntılarıdır.
Her iki şehir merkezine de uzak olan bir alanda ise Grimswind'le gelen Orc'ların soyu devam etmektedir. Sayıları giderek artacak, belki de bu huzuru bozacak bir savaş çıkacaktır.
Yazım Süresi : 3 saat 25 dakika ....
Kurgu : BeaLzeBuB
Yararlanılan Kaynaklar
uo.stratics.com
uo.stratics.com forum
uoherald.com
wikipedia.com
BeaLzeBuB'ın beyni...
1. sayfa (Toplam 2 sayfa) [ 14 mesaj ] |
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız |